ÇOCUKLARINIZ İÇİN
Savaş sonrası sayımlarda Şu kadar ölü, şu kadar yaralı Kadın, erkek sayısız kayıp… Elden ayaktan düşmüş Geride bir o kadar da sakat, O kara günleri anımsayalım diye… Zorumuz ne insan kardeşlerim, Amacınız kökümüzü kurutmaksa, Yetmiyor mu tayfunlar, taşkınlar, Bunca aç, bunca sayrı, kırım, kıyım, Sayısız işkence kurbanları… En kötüsü, Güngünden başımıza inen bu gökyüzü! Bu toplanıp dağılmalar ne oluyor Yüksek düzeylerde? Neden alçakgönüllü değilsiniz, Sözünüz mü geçmiyor birbirinize, Hangi dilden konuşuyorsunuz? Barışsa eğer istediğiniz Uçaklardan başlayın işe Önce çirkinleşen savaş uçaklarından… Ya insanları bir yana bırakıp Sivrisineklerin kökünü kurutun Ya da bataklıkları! Sonra geçin karasineklere! Ne kadar da çoğaldılar son sıcaklarda Yer gök tüm karasinek, Yaşamımızı karartmak için. Bir güç denemesi yapsanız da, Onların yaşamını siz karartsanız! Yoksa siz de mi barıştan yanasınız, Onların özgürlüğünden yana? Kolay değil, barıştan yana olmak Özveri gerek yüksek düzeylerde. Gene de bir nedeni olmalı, diyorum. Bu toplanıp toplanıp dağılmaların. Phantom'ların pazarlanması değilse Denizaltıların sığınmasıdır Dost limanlara Ya sağcı gerillaların barındırılması… Ah uzak görüşlü yetkililer, Bıraksanız da büyük sorunları bir yana, Biraz da ulusunuz için, Halkınız için konuşsanız… Çocuklarınız için… Kökleri kuruyup gitmeden!Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZDEFNELER GİBİ Sevdim döl döş torun torba Taflan gürlüğü çoğaldım Kimi tek başıma bozkır yalnızlığı Kimi çift yaşadım sarmaşıklarca Neler geldi geçti bir sevgiyi ayırdım Yaşamayı defneler gibi uzun ömürlü Pıtrak pıtrak üremeyi kök verip İçlerinden bir sevgiyi ayırdım Götürüldümse özgürlüğü yüzüstü koyup Ben bir yanda sen bir yanda suç kimin İşsizsem güçsüzsem onlar mı haklı Ben mi taktım bileklerime kelepçeyi Duvarları ben mi çektim boylu boyunca Ben mi vurdum kapılara çifte kilidi Yılmadımsa dişe diş savaşmaktan her çağda Sevişip kökleşmekten yorulmadımsa Söyleyin hadımlar kısırlar güçsüzler Boş öğretiler çığırtkanı yüreksizler Kötü mü ettim size karşı çıktımsa Sevdim haklıdan yana olabilmek için Çalışıp ezilenden senden yana Sevdim aldığım soluğu hak etmek için Ama sevdim halkımca (1970) Uzak Değil adlı şiir kitabından 1970 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZDEFNELER ÖLMEZ Bir mevsim var ki üşütür yeşilliğimi Ben geceyle gündüzü bilirim yılları değil. Ölümsüzlüğü getirdim kıyılarınıza Düşlerimde hep uzak denizler... Kıyılar... Gidemem, bağlıyım toprağıma. Dalımla yaprağımla, ben Bir savaş simgesiyim oysa İnsan kardeşlerimin gözünde! Utkular düşleyen başlar için Bir çelenk! Savaşlar, soykırımlar gördük, İskenderler, Sezarlar, Ne atlar kaldı onlardan, ne meydanlar... Gittiler, yıkılıp birer birer, Biz kaldık. En kıraç topraklarda tutunduk, Biz defneler. Dal kırılır, yaprak dökülür Ölür mü acılara katlanmasını bilenler, Direnenler tüm kırımlara karşı... Ölmez sevgiden yana olanlar Defneler ölmez! (Cide, 1978) Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)Rıfat ILGAZ
DÖRT MEVSİM YÜZYIL'ımı dörde böldüm… Her bölümü bir mevsim, Biri kaldı, üçü gitti… YAZ'ı gitti, GÜZ'ü gitti, Karlı, tipili KIŞ'ı gitti, Yemyeşil bir bahar kaldı!Rıfat ILGAZ
DURMAK YOK Başka iş gelse elimden Bırakırım kâğıdı, kalemi! Konuşmak bizim için değil, anladım, Hele yazmak… Ağzımızı açar açmaz suçlanırız! Savunmaya geçince de Hem suçlu oluruz, hem güçlü Suçumuz özgürlüğe özenmek, Gücümüz de olsa olsa bu özentiden! Durmadan suçlandığımız yetmez mi çocuklar, Bir de siz suçlamayın bizi! Düşünün ki ilerde Sizi de suçlayacaklar! Bir ata öğüdü benden! Sakın haaa, Analar babalar adına Tüm büyükler adına… Kendileri adına, daha çok, Paylamaya kalktılar mı sizi, Boynunuzu büküp Suçu üstlenivermeyin hemen, Direnin sonuna kadar! Ne gülmeniz ayıp, ne konuşmanız suç. Yüksek perdeden de olsa konuşun! Sınıflarda konuşun, salonlarda konuşun, Yeter ki dinleyenler bulunsun! Söylemek sizin için çocuklar, Çalıp oynamak da… Bu türküler atalardan kalmadı mı size, Bu halaylar, horonlar, zeybekler… Düğün dernek Kızlarımız için değil mi, bu süzülmeler, Yürümeler, tek tek basaraktan, Karşılıklı çiftetelliler… Olsa olsa durmak, oturmak suç! Ne miskinler varmış Uzak-Doğu'larda… Onlara bakarsanız çocuklarım, Yatmak, oturmaktan iyiymiş, Oturmak, ayakta durmaktan… Ayakta durmaksa, yürümekten iyi… Siz onlar gibi olmayın! Hele davranın çocuklar, Hoooop!.. Emineler, Aliler, Ayşeler, kalkın, Keremler, Zeynepler, Elifler siz de Denizler, Defneler tutuşun elele! Adları sabah ezanlarında Kulaklarına besmeleyle okunanlar, Durdular, Durmuşlar, Dursunlar, Ne duruyorsunuz!.. Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
ELİF'İN BABASI Bir yürekli kişiydi Elif'in babası bir aydın kişi Er kişi niyetine el bağladılar sağlığında Kıblesini şaşıranlar Amerikan gemilerine karşı diri diri Kıldılar namazını Dolmabahçe'de Bir öğle üzeri Demir atmış bağımsızlığımıza Gemiler gemiler çirkin gemiler Kış ortasında bir güneşli pazardı Sağdı henüz Vardır böyle pazarlar yaşantılarımızda Ama hiç bir pazar böylesine utanç verici Böylesine aşağılık olamazdı çağımızda Elif'in tutup elinden babası Gemiler gösterecekti dizi dizi Tutsaklığın kirli duvarlarına çizilmiş Sonra ışıklı yüzler gösterecekti gencecik Işıklı yüzlerde parça parça bulut Sonra satılmışlık sonra kahpelik Sonra yeniden sevinç yeniden umut Sonra cop sonra şiş bıçak kanca Benzin patlaması gaz kokusu kan Köpekliğin köleliğin zincir şakırtısı Ne varsa öğretecekti Elif'çiğine Çocuklar değil miydi büyük yüzdelerle Bütün borçlarımızı üzerlerine alan Ne varsa tutsaklık adına öğretecekti Ne varsa uygarlık adına sunulan Bırakıp bütün bildiklerini bir yana Bize alanlarda ölmesini öğretti. (1970) Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1974 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
EVCİLİK Küçüklerin en güzel yanı -Evcilik oynarlarken izledim- Korkmuyorlar gelin-güveyi olmaktan, Ayaküstü evleniveriyorlar, Evlerini bile dayayıp döşemeden. Kim bilir, Oyunu bile oyun diye oynamadıklarından! Demek onlarda iç içe Oyunla yaşam, Düşle gerçek. Bize gelince Biz de evcilik oynuyoruz ama Oyun olduğunu bile bile. Gene de çok şey bekliyoruz evlilikten Mutluluk bekliyoruz üstelik, Bulduğumuzla da yetinmiyoruz ki!..Rıfat ILGAZ
GEÇ AZİZİM GEÇ Biz de yaşarız azizim, Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama, Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek, Gönlümüzden katalım, Varlıklı kişileriz neşeden yana. Pazarımız hoş mu geçecek, Şart değil Büyükada, Heybeli; Çok bile gelir kayığı Hristo'nun: Sekiz arşın iki karış, Kız gibi Cibali yapısı. Bir işaretimize bakar Çıkmazsa balığı alesta, Aylardan temmuz, günlerden pazar; Yenikapi açıklarındayız... Bırakın Hasan geçsin küreğe, Utandırmaz bu kollar sahibini. Kabarmaz bu avuçlar On ikisinden beri nasırlıdır. Fazla külfet istemez, Bol sigaramız olsun, Köfte, ekmek, domates yeter. Karımız, sevgılımız yanımızda Başaltında şarap testisi... Dedik ya bugün pazar Belki genç arkadaşı "İlk defa güneşe çıkardılar", İsteriz bütün dostlar aramızda olsun; Kiminin Hanya'dan gelir selamı, Kiminin Konya'dan Sandalımız geniş değil, ne çare, Gönlümüz kadar. Ne yapalım bol şarabımız var ya, Onların sağlığına içecek; Gün ola harman ola!.. Anlarız biz de bu işlerden, Elimiz değdi de okşamadık mı, Şu "pür hayal" saçları ? Kim istemez "yâr"i uyutmasını "sine" de Batan güne karşı, "Bâde" içmesini "Yâr eli"nden? Gözü kör olsun feleğin, Gelecekten umudumuzu kesmedik, İçimiz öylesine ferah... Son kadehlere doğru sorsun, Sesi en güzelimiz bizden: "Gam, keder ne imiş?" Yontulmamış sesimizle cevabı hazır: "Geç azizim, geç!" Rıfat ILGAZ GENÇLİK PARKI Bütün sokakları bu kentin Gençlik Parkı'na açılır Bir sevgi ilkyaz sıcaklığında Bir türkü yükselir uygarlıktan yana Halktan yana emekten yana bilimden yana Alır karamsarlığımızı götürür Mavilikte açılır tomurcuk Bir halı dokunur yurt güzelliğinde Geleceğin yollarına serilir Genç dediğin boy atmalı özgürlüğe doğru Büyümeli yılların kısırlığında böyle dik Gün ışırken yerini almalı en önde Gençlik Parkı'nda coşkudan bayrak çekilmeli Nerdensiniz yitik umutlarım hangi çıkmazda Katılın bu aydınca şenliğe korkusuz Tükenmiş yalanı tutsak bilimin Susmuş ayakların sünepe ezgileri Bütün atılımlar gerçekten yana uyumlu Gökyüzü kızarmış gençlik ateşinden Evrene kardeşlik getirmeli bilim dediğin Yücelik getirmeli halkımıza mutluluk getirmeli Çözmeli kişiyi paslı zincirinden İşte beklediğin düş gözlerinin önünde Uysun adımların çağının gidişine Uysun adımların çağrısına gerçeklerin Başının içinde ilkyaz bulutun Altın toprak üstün yaprak Gençlik Parkı'ndasın
Rıfat ILGAZ
GİDENLERİ ANLATIYORUM İştahımın gücünden arta kalan Yarım dilim ekmekten utanıyorum Açların boyun büktüğü memlekette Kişi özgürlükten lâf etmemeli Sevince alabildiğine sevmeli Yoksun sevgilerle değil böyle Bir elmayı dişler gibi diri diri Ama genç ama ak saçlısın Evrene bir şey katmalı sevdin mi İnsan içince tam içmeli Sıyrılmalı bozukdüzenliğinden Mutluluktan bir şeyler getirmeli Sıra sıra yataklardan utanıyorum Umutsuz sönüp gidenlerden Gözler bakarken ateş böcekleri gibi Mayıs gecelerinden ses vermeli Kişi ölecekse insanca ölmeli Böyle tutsak böyle utanç içinde değil Bir sedyede boylu boyunca uzatılmış İki eli iki yanında gitmemeli
Rıfat ILGAZ
GİDİŞİNİ ANLATIYORUM
Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için Saçlarını, gözlerini, ellerini Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak Termometrede yükselen çizgi çizgi Kim bilir nerelerde soğuyorsun Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen İnsan insan bakan gözbebeklerin Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder Ne gelirse onlardan gelir bana Çalışma gücü yaşama direnci Mutluluk gibi kazanılması zor Mutluluk gibi yitirilmesi kolay Bir açarsın ki mutluyum Bir kaparsın her şey elimden gitmiş
GÖKDELEN Yüzyıllara ışık tutan Bir kadın kıyıda ağlamaklı Yanaklarında öfke Eteklerinde kan Düşmüş gökkuşağı belinden Güneşli bir coğrafyada Çekmiş perdelerini gökdelen Bir bayrak çırpınıyor Takvimsiz bir kasırgada Asya kıyılarından esen Kitapların yazdığından Da önce başladı fırtına Düşürür yıldızlarını tek tek Çaresiz bir bayrak boşluğa
GÖZLERİNDE AKİSLER İçimde bir nağme var ufukların sesinden... Sıyrılsam vücudumun bir gün çerçevesinden Damla damla karışsam çamların kokusuna. Yorgun kartallar gibi bir sabah dönsem geri Martılara bıraksam lacivert enginleri Sonra dalsam dizinde bir bahar uykusuna. İklimleri çevirse genişleyen hududum İçsem bakışlarından geceyi yudum yudum Damla damla erisem o ılık gözlerinde. Gel, şimdi önümüzde alevlensin ufuklar Derin bakışlarına dizinsin sonsuzlukla Kendini seyredeyim karanlık gözlerinde.
Rıfat ILGAZ
GÜNEŞTEN UZAK Konuklarımız için yıkadık sizin için Kıyılarımızı bol köpüklü dalgalarla kıştan Nisan sabahlarının buğusu saçlarınızda Mavi gözlerinizde sevinç Telli turnalarla geldiniz En saydam mavilikleri çektik üstünüze Toroslar'dan Ağrılar'a kadar Üzüntülerden arındık sizin için En güleç yüzümüzle çıktık karşınıza Papatyalar gibi tekdüze Erkenden uyardık çiçeklerimizi Kalkınmamız sizden olacakmış Başımızın üstünde yeriniz Izgaralarda lüferler emrinizde Tabaklarda mayonezli levrekler Ağız tadıyla yiyemediğimiz Kirazlar canerikleri çilekler Bulutun kınalısı denizin mavisi bizde Yurdumuza bir renk de siz getirdiniz Esmerler sarışınlar yeşil gözlüler Hoş geldiniz Biz bu güneş ülkesinin çocukları Öfkeyle umutla beslenen Yaz geldi mi ebegümeci madımak Kar yağdı mı dağda bayırda Davarımız sığırımızla yarı tok yarı aç Biz bu güneş ülkesinin çocukları Kuru emzikle büyüyen gecekondularda Odsuz ocaksız Bu mevsimde sevilerden uzak Yoksun tüm aydınlıklardan Sabrımızdır geleceğin harcını özleştiren Bir tuğla bir tuğla daha Bir avcumuzda kum Bir avcumuzda kireç Günler günler boşuna harcanan Okunmuş bir mektup kirliliğinde Buruşturulup atılmış günler Yazısız kâğıtlarca anlamlı Alyuvarlarla beslenen özlem Kum kireç ölçek ölçek zaman Biz bu güneş ülkesinin çocukları Güneşi konuklara bırakan Oysa bardaklarda altın yeşili şarap Marmara'nın midyeleri soframızda Olgun domatesler taze soğan Derilerde Afrikalı yanıklığı Hoşi Ming'li savaş çocuklarıyla birlik Garcia Lorca'lı kızlarla bir arada Karşıda Nâzım'ı dalga dalga getiren deniz Oturup diz dize bir kıyıda Aynı balık çorbasını kaşıklayabilirdik Biz bu güneş ülkesinin çocukları Güneşi bulutların ötesinde bırakan Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1974 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
GÜVERCİNİM UYUR MU?
"Güvercinim uyur mu,
Çağırsam uyanır mı?"
Sömürgen cami güvercinleri sizin
olsun
O doyumsuz lapacı güvercinler
Kurşun buğusu güvercinleri severim
ben
Kanat uçları çelik yeşili
Kuş dediğin piyerlotisiz yaşamalı
Adaksız avlusuz şadırvansız
Buluttan süzmeli suyunu
Kuşçular çarşısında tüy dökmemeli
Benim güvercinim tunç gagalı
Kimlerin bakışı kardeşçedir
Kimlerin bakışı düşmanca
Kendisi hangi kavganın güvercinidir
bilir
Tüneyip acımanın saçaklarına
Miskin sevilerle bitlenmez
Kanadından çok pençesine güvenir
Barış taklaları süzülmeler
Gagalarda zeytin dalı
Perendeler maviliklerde
Tüm gösteriler resimlerde kalmalı
Güvercin dediğin uyanık olmalı
Tüyler duman duman öfkeden
Yanıp tutuşmalı gözbebekleri
Sevgiden tıpır tıpır bir yürek
Özgürlüğünce dövüşken
(1971)
Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1970
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar
Yayınları)
Rıfat ILGAZ
HEP BÖYLE Anlaşıldı kara günler için doğmuşuz, İçli dışlı olmuşuz acılarla. Aydınlığın dar kapılarından Geçemeyiz güle oynaya Bayram kaçağıyız. Topladığımız gönül çiçekleri Kucağımızda sararıp solar Utanır da veremeyiz Sunamayız dilimiz dolaşır Oysa neler düşlemişizdir geceden. "Hepimiz…" diyor sevgili kızım Yeni yıl için çektiği telde, "Esenlikler dolu günler dileriz!" Benim de en içten dileğim bu… Daha çoğuna yetmiyor ki, gücümüz. Hep böyle sevgili kızım, Yıl boyu, İçiçe olacağız düşlerimizle… Biz dileklerle doğar, Yaşar gideriz, hep dileklerde. Mutluluklar esenlikler ne varsa Hep veresiyesinde yeni yılların, Günebakanız, ayçiçeğiyiz! Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
HER DİLDE Hangi dilde ağlar çocuklar, Hangi dilde güler Ağlamak her dilde tek anlamda Çince, İngilizce, Türkçe… Burnunu çeke çeke ağlamak Belki biraz çocukça. Ağlamak, hüngür hüngür, Ağlamak, içini çeke çeke İnsanca! Benim güzel çocuğum, Ya ağlatmak nece? Kölelerden, tutsaklardan başlatıp Günümüzün ozanlarına kadar… Gözleri bağlı Sorgularda, işkence evlerinde? Çağına yakışır yaşamayı Sevmeyi, düşünmeyi, çalışmayı Kısıtlayan tüm yasaklar Yasalardan değil yalnız, Sözlüklerden bile atılmalı! Zorla güzellik yok! Ozan da olsa dizelerinde Ağlatmaya zorlamak bizi, Ne ozanca, ne insanca, ne uygarca Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
HEYBELİ
Fahir Onger'e
Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Ne evim, ne bahçem var,
Ne iskelesinde sandalım.
Ne param var savuracak
Çamlarına, denizine, ay ışığına!
Ne asfaltına tırmanacak dermanım.
Rüzgârında payım var, olsa olsa
Bir nefeslik.
Ben insanların belki en yorgunu,
Denizin, güneşin özlemi bende,
Bende yaşamanın, çalışmanın özlemi.
Mevsimsiz sevmesini bilirim,
Vakitsiz düşünmesini,
Düşünüp düşünüp üzülmesini.
Gülüşüm, bakışım ayrı,
Belki üzgünüm biraz, yılgın değil,
Farkındayım olup bitenlerin.
Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Herkesin bağı bahçesi ayrılmış,
Denizde kotrası yalısı.
Ayırmış ayıran hastanesinde
Bizim de yatağımızı.
Devam adlı şiir kitabından 1943
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ
Uğur Mumcu,RIfat Ilgaz'ı Anlatıyor!
İÇELİM! İşte bir aradayız! Sağlığından haber beklediklerimiz yanımızda, Ve aramızda uzun zamandır Yüzünü görmediklerimiz! Kimimiz mahpustan dönmüşüz Kimimiz sürgünden! Bu akşam keyfimiz yerinde, Günlük dertlerimizden sıyrılmışız, Nasıl kazanıldığını unutmuşuz paranın Elimiz o kadar açık; Harcayalım neşemiz için! İyisi gelsin şarabın, Yüklü olsun mezeler! Nöbetçisiz geçiyor akşamımız demek, Kilitsiz, demir parmaklıksız; İstersek burda keser konuşmamızı, Çıkarız kol kola, kelepçesiz. Dolaşırız canımızın çektiği sokakta. Özlemini çekmişiz uzun zaman Dostların ve aydınlığın. Duymuşuz her çeşit yanızlığı Tek başımıza. İki çift lâf etmenin karşılıklı, Ne demek olduğunu öğrenmişiz. Konuşalım, Bir suç olduğunu bilerek her sözümüzün. Güzel günlerin yaklaştığını söyleyelim, Dört yanımızı kollayarak. Ne olacak, bilir miyiz birazdan? Belki hesabı sorulacak neşemizin. Kaldıralım son kadehleri, Ayrılalım arkadaşlar, Ayrılırken öpüşelim! Yaşadıkca adlı şiir kitabından 1948 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
İSTEKLERİMİ ANLATIYORUM Hastanenin saçağına kuşlar konuyor Güvercinler, gözleri umut yeşili Gidemem ciğerlerim yetmiyor solumaya Bu ayaklar benim değil ne zamandır Kolum kanadım sensin anlamıyorsun Özgürlüğüm, aydınlığım, inancım Hepsi senden mutluluğum gibi anlasana Yolumuzu düşman bakışlar çevirmiş Dişli geceler inmiş çevremize Gözlerindeki parıltı ışıtsın yolumu Hızımızı yitirmeden öfkemizi tüketmeden İnsanca bir şeyler katalım sevgimize Gecelerden birlikte çıkalım ister misin Işığı birlikte aramamız güzel olacak Yataklarda sıramı beklemekten usandım Al götür bırakma beni ölümle yüz yüze Seni görmeliyim yanımda savaşırsak Eksiksem bir şeyler kat sevginden Yüreğindeki sıcaklıkla bütünle beni Yorgunsam gücünden ekle dirileyim Bitkinsem sağlığından ver cömertçe Aşıla yaşama tutkundan Büyük ülküler için elimden tut Al götür beni gerçeklerin çağrısına (1961) Soluk Soluğa adlı şiir kitabından 1962 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
KARA TAŞ ÜSTÜNE Bu kahır dolu şehirde Bir Nasip Teyze vardı. Başucumuzda sevgi Kapımızda sabır, Ortaktı çilemize. İçeride umudumuz ekmeğimiz, Sıcak yatağımızdı dışarda. Güzel günlerin peşinde Soluk soluğa yaşadı, Gözüpek, ağzı sıkı. Kapısı dosta açık; Kapandı yüzümüze. Bir Nasip Teyze vardı Bizim Nasip Teyze'miz. En değerli şeyini bize… Bize dünyasını bıraktı. Devam adlı şiir kitabından 1943 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)Rıfat ILGAZ
KARDEŞLİK Okullarda hep kardeşiz, Şaban kardeş, Ali kardeş, Osman kardeş Yıldız kardeş, Sevil kardeş... Hele hele kitaplarda. Şan kardeşi... Kan kardeşi, din kardeşi... Durmadan kardeş üretiyoruz. Tilki kardeş... Karga kardeş... Biri peynirimizi kapar, Biri tavuklarımızı yer! Tüplerde mi üreteceğiz, Kendi öz kardeşimizi? Benim saygıdeğer Hoca'm Tabancasız kardeşliği öğret bize, Kafeteryalarda. Alfabe'den Anayasa'dan önce Kurşunsuz sevişmeyi! Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ
KARTON KULELERDEN Tükenen bir şey vardı yerine koyamadığınız Kurşundan bir bulut düşlerinizin üstünde Sınırları aşıyordu barut dumanları Tıkalıydı ciğerleriniz duymuyordunuz Çekirge sürülerini beslerken ulusça Simitsiz büyüyordu çocuklarımız Ellerimizde karne, açtık belgeli Kitaplarda bir şefin resmi vardı büyük Alfabeyi sökmüş, okuyup yazıyordunuz Sofralarınızda bolluk Kuşsütüne karışmıştı yalanlar Yiyordunuz içiyordunuz Yaşamıyordunuz ki Serçenin kursağında tohum Balıktınız martının gagasında Göreviniz alın terine yergi Uyurgezerlere dümtekti Her sokak kendi türküsünü söylerken Susardınız dört yol ağızlarında Alanlarda görünmezdiniz Ustaydınız güpegündüz düş görmekte Karton kulelerden baktınız gerçeklere Karataş yosunlanıp yeşeredursun Siz mermerler gibi aktınız Ölüm sınırlara gelmiş dayanmıştı Çağ dışı olmuştunuz gençliğinizde Mezar taşlarınızla kucak kucağa Takvimlerde oğlak burcu Dedenizin belinde kuşaktınız
Rıfat ILGAZ
KASABAMIZ Martıların düşürdüğü tohumdan Filizlendiğine inandığım kasabamız Yosun kokardı evleri Çarşıları midye kokardı Çekirdeği çölden gelen mesçitin Boy attığına şaşardım Bu deniz yüklü havada Nedense gelişemedi bir türlü En şirin yerine dikilen İrili ufaklı mezar taşları Belki de ölüler böyle istiyor. Rıfat ILGAZ