Asıl adı, "Ernesto Guevara De
VEDA ŞARKISI1. Kayalıkta çakılı yelkenli sana bırakıyorum veda şarkımı. 2. Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da kayalar devranının altında değişken köklerle. Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlı duvarların. Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim. 3. Taşımak istemiştim heybemde yüreğinin gelip geçici tadını, ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle, yadsıma oldu umudumun yiğitliğine. Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyukapalı yalnızlığıyla gezginin,fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndüve bir işaret koydu pusula kaderime.Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerinyol yapacağım bir geleceğim olmasa,gelmiş olacağım bakışında canlanmayakaderimin sırıtan parçası olarak.Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyuncazincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında. 4.Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola,usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten,unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta.Uzaklara gideceğim, hatıraparçalanarak ölünceye yolun taşlarında,ve devam edeceğim, içimdehep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.Bu dönenen bakış ve güçbüyülü bir matador mendilinde.Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara,hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.Ve bakmak istemedim seni görürüm diyebeni isteksizce davet etmenimutluluğumun pembe boyalı torerosuDeniz seslenir bana sevecen elleriyle.Çayırım -bir kıta-Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdiralacakaranlıkta bir çan gibi. 5.Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidirkara bir mikroskopu gösteren bilim.Sanat... sanat diye arzıendam eden şeybir Leica'nın kısır mekaniğidir.Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyleolup ta şimdi yiten içinve onun dönüşünde arzu gönlünde),coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle.Üç kuruşa satılan cinsellik-Amerika'da pek ucuz-Boş çarşafların umursanmaz hatırası.Guetamala bıraktın benibağrımda derin bir yaraylave de acılarını bana emzirmeya da emme fırsatıyla,kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını.Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de:uyanan insanın haykırışıdır o da. 6.İşte bugün böyle titrek ellerlebelirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.Ağacın olgunluğunu tüketmedenkasalanmış meyvanın garip tadıyla.Çağırışını farkedemiyorum bazenyaşlı, garip kanatlanmış kulemden,fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyorve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorumve böylece beni arkadaş diye çağırmayanınruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusubereketli kanatlarla dolduracak beynimi,Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayanfikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.Biliyorum ki ölümüne çarpışma günühalk çocukları benimle omuz omuza verecek,halkın savaştığı amacın kesin zaferinigöremezsem eğerfikri en yüksek geleceğe götürmek içinmücadele verdiğimdendir,eski kabuğun tüylerini yolarkendoğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.Che GUEVARA
Çeviren : Adnan ÖZER - Vilma Kuyumcuyan
TOMAS'LA VEDALAŞMASanadır, kuşatılmış arkadaşım,ak dağların berrak sularına,batık gemi düşünün seni bağladığı yeregider ayrılık şarkım.Uyandım bugünyelkenlerimde kanatlanma arzusuyla,haberleşme mumları tutuyorumduygusuz pusulanın gösterdiğizaman limanına giderken gemi.Dilimi rüzgara veriyorumsözcüklerini gergin gergin tutmak,taze acılarından bir şeyler alıp götürmek içinyaşamakta olduğun şaşkınlıkları paylaşmaya.Yastığını yeşertenbahar da yitti gitti.Ayrılışımı kastetmiyorum,artık yol almayan gemin için diyorum.Anlıyorum seni kırık kanatlı kırlangıç,isterdim Kastilya çeşmesine götürmek,başa çıkabileceğin güçle donatmak.Olaylara eğilmiş bir doktor olsam bileonları değitiremiyor, ancak anlayabiliyorum.Bununla birlikte sihirli bir çözümüm var,Bolivya'da bir madende,belki de Şili'de, Peru veya Meksika'daya da yıkılmış Sonora İmpataratorluğunda,Afrika Brezilya'sının siyahi bir limanında ya dabelki de her noktada bir kelimeöğrendiğimi sanıyorum.Bu çözüm çok basit,etrafıyla ilgilenme, saldır tepeye.Birleştir genç ellerini yaşlı kayayla,günden güne ufak dalgalar halindekıpırdayan kırmızı mercanlara nabzını daya.Günün birinde, hatıram ufuğun ötesindebir yelkenli olsam bileve senin hatıran belleğimde demirleyenbir gemi olsa bilegeleceğe doğru neşeyle yürüyenufuktaki kızıl yoldaşları gördüğümdeşaşkınlıkla haykırmaya başlayacak kuşluk vakti.O korkunç ve beyaz soğukkanlı kötülerşaşkınlığa uğramış gece gibi gerisin geri dönecekler.İşte o zaman, dört duvar arasındasolgun şair,evrenin şarkıcısı olacaksınve sen bahtı kara, ince ruhlu, hasta şairhalkın güçlü şairi olacaksın.Che GUEVARA
Çeviren : Adnan ÖZER - Vilma Kuyumcuyan
İHTİYAR MARIABir ayağın çukurda, ihtiyar Maria,geldim seninle gerçekleri konuşmaya:Bir tesbihin dizili acıları oldu hayatınne seven bir erkeğin oldu, ne sağlık, ne mal mülk,ancak açlık vardı paylaşılan.Geldim seninle umudundan konuşmaya,kızının nasıl olduğunu bilmedenkuzuladığı o üç ayrı umuttan da.Sarı sabunla perdahlanmış ellerinin arasına albir çocuğunkini andıran bu erkek elini,sertleşmiş nasırlarını ve kıvrılmış saf parmaklarınıdoktor ellerimin yumuşak utancında ov.Dinle, emekçi büyükanne,inan gelen insana,göremeyecek olsan da geleceğe inan.Tüm bir hayat boyunca umudunu boşa çıkaranacımasız Tanrıya da dua etme.Yağlıkara okşayışlarının büyümesini görmek içinölümden acımasını isteme;gökler yeşil ve karanlık hüküm sürüyor sende,her şeyden öte kızıl bir intikama sahip olacaksın,şafağı yaşayacaklar torunlarının hepsi,huzur içinde öl yaşlı mücadeleci.Bir ayağın çukurda ihtiyar Maria,o gideceğin günlerden biriotuz kefen tasarımıbakışlarıyla selamlayacaklar seni.Bir ayağın çukurda, ihtiyar Maria,suskun kalacak odanın duvarlarıbirleşince ölüm astımlave sevdaların boğazına dizilince.Bronzdan dökülmüş üç okşama(geceni hafifleten tek ışık)açlıkla kuşanmış üç torunher zaman bir gülümseme bulduklarıyaşlı kıvrık parmaklarını özleyecekler.Hepsi bu olacak, ihtiyar Maria.Bir tesbihin dizili acıları oldu hayatınne seven bir erkeğin oldu, ne sağlık, ne mal mülk,ancak açlık vardı paylaşılan,geçti keder içinde hayatın, ihtiyar Maria.Bulandırdığında gözbebeklerinin acısınısonsuz dinlenmenin buyruğu,ömür boyu angaryadaki ellerinson şefkatli okşayışı içine çektiğindeonları düşüneceksin... ve ağlayacaksın,zavallı ihtiyar Maria.Hayır, hayır yapmabir hayat boyu umudunu boşa çıkaranumursamaz Tanrı'ya kendini teslim etme,ölümden aman dileme,korkunç bir açlıkla kuşanmıştı hayatın,sonunda kuşandı astımla.Fakat bildirmek istiyorum ki sanaumutların kısık ve yiğit sesiyleintikamların en kızılı ve yiğit olanıyla,ideallerimin en doğru boyutuylayemin etmek istiyorum.Sarı sabunla perdahlanmış ellerinin arasına albir çocuğunkini andıran bu erkek elini,sertleşmiş nasırlarını ve kıvrılmış saf parmaklarınıdoktor ellerimin yumuşak utancında ov.Huzur içinde yat, ihtiyar Maria,huzur içinde yat, ihtiyar mücadeleci,şafağı yaşayacaklar torunlarının hepsi.YEMİN EDİYORUM Kİ...Che GUEVARA Çeviren : Adnan ÖZER - Vilma Kuyumcuyan GÖLGELİ OTOPORTRE
Genç bir ülkeden, kökleri otlardan doğan,
(o kökler ki Amerika'nın öfkesini yadsıyan)
sizlere geliyorum, kuzeyli kardeşlerim.
Acılı haykırış, umutsuzluk ve inanç yüklü,
sizlere geliyorum, kuzeyli kardeşlerim.
Biz "homo sapiens"lerin geldiği yerden,
nice yol aldım göçebe ayinleriyle,
bir haç gibi taşıdığım astımımla
ve onun özüme yakışmayan mecazıyla.
Uzundu yol ve çok ağırdı dert
sürmektedir bende avare adımlarımın kokusu,
hala batık bir gemidir derinlerdeki özüm
-kurtarıcı kıyılar görünseler bile-
dalgalara karşı gönülsüz yüzüyorum
batık bir gemi oluşumu koruyarak.
Yalnızım acımasız geceye karşı
ve biletlerin bıraktığı kesin şeker tadına.
Avrupa çağırıyor beni yıllanmış şarabının sesiyle,
sarı etinin soluğuyla, müzedeki eserleriyle.
Yeni ülkelerin neşeli klarnet sesiyle
alıyorum karşıdan geniş etkisini
Lenin'in icra ettiği ve halkların söylediği
Marks ve Engels şarkılarının.
Che GUEVARA
Çeviren : Adnan ÖZER - Vilma Kuyumcuyan
FİDEL'E ŞARKI
Haydi gidelim, ateşli peygamberi şafağın, gizli patikalardan ulaşalım o yeşil timsahı kurtarmaya, aşkla sevdiğin.
Haydi gidelim, isyankar ve marslı yıldızlarla dolu cepheyle aşağılanmayı bozguna uğratarak zafere erişmeye ya da ölümle buluşmaya yemin edelim.
Duyulduğunda ilk atış sesi ve uyandığında çalılıklar bakirelere yaraşan bir şaşkınlıkla, orada, yanıbaşında, olgun savaşçılar olarak, bulacaksın bizi.
Saçıldığında sesin dört rüzgara doğru adalet, ekmek, özgürlük, tarım reformu, orada yanıbaşında, aynı vurgularla, bulacaksın bizi.
Ve yerini bulduğunda bunca emeğin sonunda zalime karşı doğruluğun uğraşı, orada, yanıbaşında, bekçilik ederken mücadelenin sonuçlarına, bulacaksın bizi.
Yaralı böğrünü yaladığı gün canavar milliyetçi bir mızraktır onu orada vuran, orada, yanıbaşında, gururlu yüreklerimizle, bulacaksın bizi.
Sanma ki bozabilirler bütünlüğümüzü rüşvetle kuşanmış yaldızlı bitler, tek istediğim bir tüfek, mermiler ve bir siper. Başka hiçbir şey.
Ve şayet engellerse yolumuzu demir, Amerika tarihine geçen gerillaların kemiklerini örtmek için bir mendil isteriz Kübalıların gözyaşlarından. Başka hiçbir şey.
Che GUEVARA
Çeviren : Adnan Özer - Vilma Kuyumcuyan
VE BURDA
Haykırır paleti tutuşan ressam, "melezim ben",
haykırırlar bana kovalanan hayvanlar, "melezim ben",
sızlanırlar gezgin şairler, "melezim ben",
tekrarlar her köşenin günlük acısında
rastladığım insan, "melezim ben"
ve altın kaplamalı tahtadan bir bakireyi okşayan
ölü bir ırkın gizemine varır bu:
"melezdir benden doğma bu acayip çocuk".
Melez değil miyim ben de bir yandan
çarpışmasında (birleşip, ayrılan)
aklımı karıştıran iki gücün,
o güçler ki ağaçta daha olgunlaşmadan
hapsolmuş meyvenin garip tadını
hissettiğinde beni çağıran.
Dönüyorum İspanyol Amerika'sının sınırına,
kıtayı saran bir geçmişi tatmaya.
Kayıp gitmektedir hatıra silinmez bir yumuşaklıkla
bir çan sesiyle ta uzakta.
Che GUEVARA
Çeviri : Adnan ÖZER- Vilma Kuyumcuyan
AĞILYaşayan bir şey kalmış taşlarındaey yeşil şafakların kız kardeşi.Gerçek mezarları şaşırtırellerinin sessizliği.Rengarenk gözlüklerin türlü keyfiylesorumsuz kazma yaralar kalbinive yabancı turistin savurduğu aptalca "oh"çarpar yüzüne gücendiren hakareti.Ama canlı bir şey vardır.Kütüklerden bir kucaklayış sunar orman sanaköklerini tırmalamaktayken merhamet.Koca bir celep gösterir övendireyitaht uğruna zaptettiği tapınakların orda,ve sen ölmüyorsun hala.Hangi güçtür seni ayakta tutanyüzyılların ötesindengençlikte olduğu gibi canlı ve kıpır kıpır?Hangi tanrı üfler gün sonundahayati soluğunu mezar taşlarında?Tropiklerin tatlı güneşinden midir?Sormalı niye Chichen-Itza'da olmaz? diye.Ormanların neşeli öpücüğüya da kuşların nağmeli şarkısından mıdır?Ve niye Quirigua'da daha derindir uykusu?Dağların sarp kayalıkları arasında çarparakçınlayan kaynağın yankısından mıdır?İnkalar öldü, ne dersek diyelim.Che GUEVARA Çeviren : Adnan ÖZER - Vilma Kuyumcuyan

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder