Bu Blogda Ara

20 Şubat 2013 Çarşamba

Rıfat Ilgaz 2 Şiirler

ÇOCUKLARINIZ İÇİN
Savaş sonrası sayımlarda
Şu kadar ölü, şu kadar yaralı
Kadın, erkek sayısız kayıp…
Elden ayaktan düşmüş
Geride bir o kadar da sakat,
O kara günleri anımsayalım diye…

Zorumuz ne insan kardeşlerim,
Amacınız kökümüzü kurutmaksa,
Yetmiyor mu tayfunlar, taşkınlar,
Bunca aç, bunca sayrı, kırım, kıyım,
Sayısız işkence kurbanları…
En kötüsü,
Güngünden başımıza inen bu gökyüzü!

Bu toplanıp dağılmalar ne oluyor
Yüksek düzeylerde?
Neden alçakgönüllü değilsiniz,
Sözünüz mü geçmiyor birbirinize,
Hangi dilden konuşuyorsunuz?
Barışsa eğer istediğiniz
Uçaklardan başlayın işe
Önce çirkinleşen savaş uçaklarından…
Ya insanları bir yana bırakıp
Sivrisineklerin kökünü kurutun
Ya da bataklıkları!

Sonra geçin karasineklere!
Ne kadar da çoğaldılar son sıcaklarda
Yer gök tüm karasinek,
Yaşamımızı karartmak için.
Bir güç denemesi yapsanız da,
Onların yaşamını siz karartsanız!
Yoksa siz de mi barıştan yanasınız,
Onların özgürlüğünden yana?

Kolay değil, barıştan yana olmak
Özveri gerek yüksek düzeylerde.
Gene de bir nedeni olmalı, diyorum.
Bu toplanıp toplanıp dağılmaların.
Phantom'ların pazarlanması değilse
Denizaltıların sığınmasıdır
Dost limanlara
Ya sağcı gerillaların barındırılması…

Ah uzak görüşlü yetkililer,
Bıraksanız da büyük sorunları bir yana,
Biraz da ulusunuz için,
Halkınız için konuşsanız…
Çocuklarınız için…
Kökleri kuruyup gitmeden!

Ocak Katırı Alagöz  adlı şiir kitabından 1987
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ
 DEFNELER GİBİ  

Sevdim döl döş torun torba
Taflan gürlüğü çoğaldım
Kimi tek başıma bozkır yalnızlığı
Kimi çift yaşadım sarmaşıklarca

Neler geldi geçti bir sevgiyi ayırdım
Yaşamayı defneler gibi uzun ömürlü
Pıtrak pıtrak üremeyi kök verip
İçlerinden bir sevgiyi ayırdım
Götürüldümse özgürlüğü yüzüstü koyup
Ben bir yanda sen bir yanda suç kimin
İşsizsem güçsüzsem onlar mı haklı
Ben mi taktım bileklerime kelepçeyi
Duvarları ben mi çektim boylu boyunca
Ben mi vurdum kapılara çifte kilidi

Yılmadımsa dişe diş savaşmaktan her çağda
Sevişip kökleşmekten yorulmadımsa
Söyleyin hadımlar kısırlar güçsüzler
Boş öğretiler çığırtkanı yüreksizler
Kötü mü ettim size karşı çıktımsa

Sevdim haklıdan yana olabilmek için
Çalışıp ezilenden senden yana
Sevdim  aldığım soluğu hak etmek için
Ama sevdim halkımca

(1970)
Uzak Değil adlı şiir kitabından 1970
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ

DEFNELER ÖLMEZ Bir mevsim var ki üşütür yeşilliğimi Ben geceyle gündüzü bilirim yılları değil. Ölümsüzlüğü getirdim kıyılarınıza Düşlerimde hep uzak denizler... Kıyılar... Gidemem, bağlıyım toprağıma. Dalımla yaprağımla, ben Bir savaş simgesiyim oysa İnsan kardeşlerimin gözünde! Utkular düşleyen başlar için Bir çelenk! Savaşlar, soykırımlar gördük, İskenderler, Sezarlar, Ne atlar kaldı onlardan, ne meydanlar... Gittiler, yıkılıp birer birer, Biz kaldık. En kıraç topraklarda tutunduk, Biz defneler. Dal kırılır, yaprak dökülür Ölür mü acılara katlanmasını bilenler, Direnenler tüm kırımlara karşı... Ölmez sevgiden yana olanlar Defneler ölmez! (Cide, 1978) Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ
DÖRT MEVSİM YÜZYIL'ımı dörde böldüm… Her bölümü bir mevsim, Biri kaldı, üçü gitti… YAZ'ı gitti, GÜZ'ü gitti, Karlı, tipili KIŞ'ı gitti, Yemyeşil bir bahar kaldı!
Rıfat ILGAZ
DURMAK YOK Başka iş gelse elimden Bırakırım kâğıdı, kalemi! Konuşmak bizim için değil, anladım, Hele yazmak… Ağzımızı açar açmaz suçlanırız! Savunmaya geçince de Hem suçlu oluruz, hem güçlü Suçumuz özgürlüğe özenmek, Gücümüz de olsa olsa bu özentiden! Durmadan suçlandığımız yetmez mi çocuklar, Bir de siz suçlamayın bizi! Düşünün ki ilerde Sizi de suçlayacaklar! Bir ata öğüdü benden! Sakın haaa, Analar babalar adına Tüm büyükler adına… Kendileri adına, daha çok, Paylamaya kalktılar mı sizi, Boynunuzu büküp Suçu üstlenivermeyin hemen, Direnin sonuna kadar! Ne gülmeniz ayıp, ne konuşmanız suç. Yüksek perdeden de olsa konuşun! Sınıflarda konuşun, salonlarda konuşun, Yeter ki dinleyenler bulunsun! Söylemek sizin için çocuklar, Çalıp oynamak da… Bu türküler atalardan kalmadı mı size, Bu halaylar, horonlar, zeybekler… Düğün dernek Kızlarımız için değil mi, bu süzülmeler, Yürümeler, tek tek basaraktan, Karşılıklı çiftetelliler… Olsa olsa durmak, oturmak suç! Ne miskinler varmış Uzak-Doğu'larda… Onlara bakarsanız çocuklarım, Yatmak, oturmaktan iyiymiş, Oturmak, ayakta durmaktan… Ayakta durmaksa, yürümekten iyi… Siz onlar gibi olmayın! Hele davranın çocuklar, Hoooop!.. Emineler, Aliler, Ayşeler, kalkın, Keremler, Zeynepler, Elifler siz de Denizler, Defneler tutuşun elele! Adları sabah ezanlarında Kulaklarına besmeleyle okunanlar, Durdular, Durmuşlar, Dursunlar, Ne duruyorsunuz!.. Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) Rıfat ILGAZ

ELİF'İN BABASI

Bir yürekli kişiydi
Elif'in babası bir aydın kişi
Er kişi niyetine el bağladılar sağlığında
Kıblesini şaşıranlar
Amerikan gemilerine karşı diri diri
Kıldılar namazını Dolmabahçe'de
Bir öğle üzeri

Demir atmış bağımsızlığımıza
Gemiler gemiler çirkin gemiler

Kış ortasında bir güneşli pazardı
Sağdı henüz
Vardır böyle pazarlar yaşantılarımızda
Ama hiç bir pazar böylesine utanç verici
Böylesine aşağılık olamazdı çağımızda
Elif'in tutup elinden babası
Gemiler gösterecekti dizi dizi
Tutsaklığın kirli duvarlarına çizilmiş
Sonra ışıklı yüzler gösterecekti gencecik
Işıklı yüzlerde parça parça bulut
Sonra satılmışlık sonra kahpelik
Sonra yeniden sevinç yeniden umut
Sonra cop sonra şiş bıçak kanca
Benzin patlaması gaz kokusu kan
Köpekliğin köleliğin zincir şakırtısı

Ne varsa öğretecekti Elif'çiğine
Çocuklar değil miydi büyük yüzdelerle
Bütün borçlarımızı üzerlerine alan

Ne varsa tutsaklık adına öğretecekti
Ne varsa uygarlık adına sunulan

Bırakıp bütün bildiklerini bir yana
Bize alanlarda ölmesini öğretti.

(1970)
Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1974
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ


EVCİLİK

Küçüklerin en güzel yanı
-Evcilik oynarlarken izledim-
Korkmuyorlar gelin-güveyi olmaktan,
Ayaküstü evleniveriyorlar,
Evlerini bile dayayıp döşemeden.
Kim bilir,
Oyunu bile oyun diye oynamadıklarından!

Demek onlarda iç içe
Oyunla yaşam,
Düşle gerçek.

Bize gelince
Biz de evcilik oynuyoruz ama
Oyun olduğunu bile bile.

Gene de çok şey bekliyoruz evlilikten
Mutluluk bekliyoruz üstelik,
Bulduğumuzla da yetinmiyoruz ki!..
   
Rıfat ILGAZ

GEÇ AZİZİM GEÇ 


Biz de yaşarız azizim, 
Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama, 
Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek, 
Gönlümüzden katalım, 
Varlıklı kişileriz neşeden yana. 
Pazarımız hoş mu geçecek, 
Şart değil Büyükada, Heybeli; 
Çok bile gelir kayığı Hristo'nun: 
Sekiz arşın iki karış, 
Kız gibi Cibali yapısı. 
Bir işaretimize bakar 
Çıkmazsa balığı alesta, 
Aylardan temmuz, günlerden pazar; 
Yenikapi açıklarındayız... 
Bırakın Hasan geçsin küreğe, 
Utandırmaz bu kollar sahibini. 
Kabarmaz bu avuçlar 
On ikisinden beri nasırlıdır. 
Fazla külfet istemez, 
Bol sigaramız olsun, 
Köfte, ekmek, domates yeter. 
Karımız, sevgılımız yanımızda 
Başaltında şarap testisi... 
Dedik ya bugün pazar 
Belki genç arkadaşı 
"İlk defa güneşe çıkardılar", 
İsteriz bütün dostlar aramızda olsun; 
Kiminin Hanya'dan gelir selamı, 
Kiminin Konya'dan 
Sandalımız geniş değil, ne çare, 
Gönlümüz kadar. 
Ne yapalım bol şarabımız var ya,                                     
Onların sağlığına içecek; 
Gün ola harman ola!.. 
Anlarız biz de bu işlerden, 
Elimiz değdi de okşamadık mı, 
Şu "pür hayal" saçları ? 
Kim istemez "yâr"i uyutmasını "sine" de 
Batan güne karşı, 
"Bâde" içmesini "Yâr eli"nden? 
Gözü kör olsun feleğin, 
Gelecekten umudumuzu kesmedik, 
İçimiz öylesine ferah... 
Son kadehlere doğru sorsun, 
Sesi en güzelimiz bizden: 
"Gam, keder ne imiş?" 
Yontulmamış sesimizle cevabı hazır: 
"Geç azizim, geç!" 

Rıfat ILGAZ
                                                                                                                                          

GENÇLİK PARKI

Bütün sokakları bu kentin Gençlik Parkı'na açılır
Bir sevgi ilkyaz sıcaklığında
Bir türkü yükselir uygarlıktan yana
Halktan yana emekten yana bilimden yana
Alır karamsarlığımızı götürür
Mavilikte açılır tomurcuk
Bir halı dokunur yurt güzelliğinde
Geleceğin yollarına serilir
Genç dediğin boy atmalı özgürlüğe doğru
Büyümeli yılların kısırlığında böyle dik
Gün ışırken yerini almalı en önde
Gençlik Parkı'nda coşkudan bayrak çekilmeli

Nerdensiniz yitik umutlarım hangi çıkmazda
Katılın bu aydınca şenliğe korkusuz
Tükenmiş yalanı tutsak bilimin
Susmuş ayakların sünepe ezgileri
Bütün atılımlar gerçekten yana uyumlu
Gökyüzü kızarmış gençlik ateşinden
Evrene kardeşlik getirmeli bilim dediğin
Yücelik getirmeli halkımıza mutluluk getirmeli
Çözmeli kişiyi paslı zincirinden

İşte beklediğin düş gözlerinin önünde
Uysun adımların çağının gidişine
Uysun adımların çağrısına gerçeklerin
Başının içinde ilkyaz bulutun                               
Altın toprak üstün yaprak
Gençlik Parkı'ndasın
Rıfat ILGAZ
GİDENLERİ ANLATIYORUM

İştahımın gücünden arta kalan
Yarım dilim ekmekten utanıyorum
Açların boyun büktüğü memlekette
Kişi özgürlükten lâf etmemeli

Sevince alabildiğine sevmeli
Yoksun sevgilerle değil böyle
Bir elmayı dişler gibi diri diri
Ama genç ama ak saçlısın
Evrene bir şey katmalı sevdin mi

İnsan içince tam içmeli
Sıyrılmalı bozukdüzenliğinden
Mutluluktan bir şeyler getirmeli

Sıra sıra yataklardan utanıyorum
Umutsuz sönüp gidenlerden
Gözler bakarken ateş böcekleri gibi
Mayıs gecelerinden ses vermeli

Kişi ölecekse insanca ölmeli
Böyle tutsak böyle utanç içinde değil
Bir sedyede boylu boyunca uzatılmış
İki eli iki yanında gitmemeli

Rıfat ILGAZ
 
 
GİDİŞİNİ ANLATIYORUM
Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
Saçlarını, gözlerini, ellerini
Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
Termometrede yükselen çizgi çizgi
Kim bilir nerelerde soğuyorsun

Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
İnsan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

Ne gelirse onlardan gelir bana
Çalışma gücü yaşama direnci
Mutluluk gibi kazanılması zor
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay

Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş
 
 GÖKDELEN
Yüzyıllara ışık tutan
Bir kadın kıyıda ağlamaklı
Yanaklarında öfke
Eteklerinde kan
Düşmüş gökkuşağı belinden

Güneşli bir coğrafyada
Çekmiş perdelerini gökdelen
Bir bayrak çırpınıyor
Takvimsiz bir kasırgada
Asya kıyılarından esen

Kitapların yazdığından
Da önce başladı fırtına
Düşürür yıldızlarını tek tek
Çaresiz bir bayrak boşluğa
 

GÖZLERİNDE AKİSLER

İçimde bir nağme var ufukların sesinden...
Sıyrılsam vücudumun bir gün çerçevesinden
Damla damla karışsam çamların kokusuna.

Yorgun kartallar gibi bir sabah dönsem geri
Martılara bıraksam lacivert enginleri
Sonra dalsam dizinde bir bahar uykusuna.

İklimleri çevirse genişleyen hududum
İçsem bakışlarından geceyi yudum yudum
Damla damla erisem o ılık gözlerinde.

Gel, şimdi önümüzde alevlensin ufuklar
Derin bakışlarına dizinsin sonsuzlukla           
                              Kendini seyredeyim karanlık gözlerinde.
                                         Rıfat ILGAZ 
 GÜNEŞTEN UZAK

Konuklarımız için yıkadık sizin için
Kıyılarımızı bol köpüklü dalgalarla kıştan
Nisan sabahlarının buğusu saçlarınızda
Mavi gözlerinizde sevinç
Telli turnalarla geldiniz

En saydam mavilikleri çektik üstünüze
Toroslar'dan Ağrılar'a kadar
Üzüntülerden arındık sizin için
En güleç yüzümüzle çıktık karşınıza
Papatyalar gibi tekdüze
Erkenden uyardık çiçeklerimizi
Kalkınmamız sizden olacakmış
Başımızın üstünde yeriniz

Izgaralarda lüferler emrinizde
Tabaklarda mayonezli levrekler
Ağız tadıyla yiyemediğimiz
Kirazlar canerikleri çilekler

Bulutun kınalısı denizin mavisi bizde
Yurdumuza bir renk de siz getirdiniz
Esmerler sarışınlar yeşil gözlüler
Hoş geldiniz

Biz bu güneş ülkesinin çocukları
Öfkeyle umutla beslenen
Yaz geldi mi ebegümeci madımak
Kar yağdı mı dağda bayırda
Davarımız sığırımızla yarı tok yarı aç
Biz bu güneş ülkesinin çocukları
Kuru emzikle büyüyen gecekondularda
Odsuz ocaksız
Bu mevsimde sevilerden uzak
Yoksun tüm aydınlıklardan
Sabrımızdır geleceğin harcını özleştiren
Bir tuğla bir tuğla daha
Bir avcumuzda kum
Bir avcumuzda kireç
Günler günler boşuna harcanan
Okunmuş bir mektup kirliliğinde 
Buruşturulup atılmış günler

Yazısız kâğıtlarca anlamlı
Alyuvarlarla beslenen özlem
Kum kireç ölçek ölçek zaman

Biz bu güneş ülkesinin çocukları
Güneşi konuklara bırakan

Oysa bardaklarda altın yeşili şarap
Marmara'nın midyeleri soframızda
Olgun domatesler taze soğan
Derilerde Afrikalı yanıklığı
Hoşi Ming'li savaş çocuklarıyla birlik
Garcia Lorca'lı kızlarla bir arada

Karşıda Nâzım'ı dalga dalga getiren deniz
Oturup diz dize bir kıyıda
Aynı balık çorbasını kaşıklayabilirdik

Biz bu güneş ülkesinin çocukları
Güneşi bulutların ötesinde bırakan

Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1974
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ
 


GÜVERCİNİM UYUR MU?

"Güvercinim uyur mu,
Çağırsam uyanır mı?"
Sömürgen cami güvercinleri sizin olsun
O doyumsuz lapacı güvercinler
Kurşun buğusu güvercinleri severim ben
Kanat uçları çelik yeşili

Kuş dediğin piyerlotisiz yaşamalı
Adaksız avlusuz şadırvansız
Buluttan süzmeli suyunu
Kuşçular çarşısında tüy dökmemeli

Benim güvercinim tunç gagalı
Kimlerin bakışı kardeşçedir
Kimlerin bakışı düşmanca
Kendisi hangi kavganın güvercinidir bilir

Tüneyip acımanın saçaklarına
Miskin sevilerle bitlenmez
Kanadından çok pençesine güvenir

Barış taklaları süzülmeler
Gagalarda zeytin dalı
Perendeler maviliklerde
Tüm gösteriler resimlerde kalmalı

Güvercin dediğin uyanık olmalı
Tüyler duman duman öfkeden
Yanıp tutuşmalı gözbebekleri
Sevgiden tıpır tıpır bir yürek
Özgürlüğünce dövüşken

(1971)
Güvercinim Uyur mu  adlı şiir kitabından 1970
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ
 
 HEP BÖYLE

Anlaşıldı kara günler için doğmuşuz,
İçli dışlı olmuşuz acılarla.
Aydınlığın dar kapılarından
Geçemeyiz güle oynaya
Bayram kaçağıyız.

Topladığımız gönül çiçekleri
Kucağımızda sararıp solar
Utanır da veremeyiz
Sunamayız dilimiz dolaşır
Oysa neler düşlemişizdir geceden.

"Hepimiz…" diyor sevgili kızım
Yeni yıl için çektiği telde,
"Esenlikler dolu günler dileriz!"
Benim de en içten dileğim bu…
Daha çoğuna yetmiyor ki, gücümüz.

Hep böyle sevgili kızım,
Yıl boyu,
İçiçe olacağız düşlerimizle…
Biz dileklerle doğar,
Yaşar gideriz, hep dileklerde.
Mutluluklar esenlikler ne varsa
Hep veresiyesinde yeni yılların,
Günebakanız, ayçiçeğiyiz!

Ocak Katırı Alagöz  adlı şiir kitabından 1987
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ

HER DİLDE

Hangi dilde ağlar çocuklar,
Hangi dilde güler
Ağlamak her dilde tek anlamda
Çince, İngilizce, Türkçe…

Burnunu çeke çeke ağlamak 
Belki biraz çocukça.
Ağlamak, hüngür hüngür,
Ağlamak, içini çeke çeke
İnsanca!

Benim güzel çocuğum,
Ya ağlatmak nece?
Kölelerden, tutsaklardan başlatıp
Günümüzün ozanlarına kadar…
Gözleri bağlı
Sorgularda, işkence evlerinde?

Çağına yakışır yaşamayı
Sevmeyi, düşünmeyi, çalışmayı
Kısıtlayan tüm yasaklar
Yasalardan değil yalnız,
Sözlüklerden bile atılmalı!

Zorla güzellik yok!
Ozan da olsa dizelerinde
Ağlatmaya zorlamak bizi,
Ne ozanca, ne insanca, ne uygarca
Ocak Katırı Alagöz  adlı şiir kitabından 1987
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ

HEYBELİ
Fahir Onger'e
Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Ne evim, ne bahçem var,
Ne iskelesinde sandalım.
 
Ne param var savuracak
Çamlarına, denizine, ay ışığına!
Ne asfaltına tırmanacak dermanım.
Rüzgârında payım var, olsa olsa
Bir nefeslik.
 
Ben insanların belki en yorgunu,
Denizin, güneşin özlemi bende,
Bende yaşamanın, çalışmanın özlemi.
Mevsimsiz sevmesini bilirim,
Vakitsiz düşünmesini,
Düşünüp düşünüp üzülmesini.
Gülüşüm, bakışım ayrı,
Belki üzgünüm biraz, yılgın değil,
Farkındayım olup bitenlerin.
 
Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Herkesin bağı bahçesi ayrılmış,
Denizde kotrası yalısı.
Ayırmış ayıran hastanesinde
Bizim de yatağımızı.
 
Devam adlı şiir kitabından 1943
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ
 Uğur Mumcu,RIfat Ilgaz'ı Anlatıyor!
 İÇELİM!

İşte bir aradayız!
Sağlığından haber beklediklerimiz yanımızda,
Ve aramızda uzun zamandır
Yüzünü görmediklerimiz!
Kimimiz mahpustan dönmüşüz
Kimimiz sürgünden!
Bu akşam keyfimiz yerinde,
Günlük dertlerimizden sıyrılmışız,
Nasıl kazanıldığını unutmuşuz paranın
Elimiz o kadar açık;
Harcayalım neşemiz için!
İyisi gelsin şarabın,
Yüklü olsun mezeler!
Nöbetçisiz geçiyor akşamımız demek,
Kilitsiz, demir parmaklıksız;
İstersek burda keser konuşmamızı,
Çıkarız kol kola, kelepçesiz.
Dolaşırız canımızın çektiği sokakta.
Özlemini çekmişiz uzun zaman
Dostların ve aydınlığın.
Duymuşuz her çeşit yanızlığı
Tek başımıza.
İki çift lâf etmenin karşılıklı,
Ne demek olduğunu öğrenmişiz.
Konuşalım,
Bir suç olduğunu bilerek her sözümüzün.
Güzel günlerin yaklaştığını söyleyelim,
Dört yanımızı kollayarak.
Ne olacak, bilir miyiz birazdan?
Belki hesabı sorulacak neşemizin.
Kaldıralım son kadehleri,
Ayrılalım arkadaşlar,
Ayrılırken öpüşelim!
Yaşadıkca adlı şiir kitabından 1948
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ
 

İSTEKLERİMİ ANLATIYORUM

Hastanenin saçağına kuşlar konuyor
Güvercinler, gözleri umut yeşili

Gidemem ciğerlerim yetmiyor solumaya
Bu ayaklar benim değil ne zamandır
Kolum kanadım sensin anlamıyorsun
Özgürlüğüm, aydınlığım, inancım
Hepsi senden mutluluğum gibi anlasana

Yolumuzu düşman bakışlar çevirmiş
Dişli geceler inmiş çevremize

Gözlerindeki parıltı ışıtsın yolumu
Hızımızı yitirmeden öfkemizi tüketmeden
İnsanca bir şeyler katalım sevgimize
Gecelerden birlikte çıkalım ister misin
Işığı birlikte aramamız güzel olacak

Yataklarda sıramı beklemekten usandım
Al götür bırakma beni ölümle yüz yüze
Seni görmeliyim yanımda savaşırsak
Eksiksem bir şeyler kat sevginden
Yüreğindeki sıcaklıkla bütünle beni

Yorgunsam gücünden ekle dirileyim
Bitkinsem sağlığından ver cömertçe
Aşıla yaşama tutkundan
Büyük ülküler için elimden tut
Al götür beni gerçeklerin çağrısına

(1961)
Soluk Soluğa adlı şiir kitabından 1962
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ
 
 
 
 
 
KARA TAŞ ÜSTÜNE
Bu kahır dolu şehirde 
Bir Nasip Teyze vardı.
Başucumuzda sevgi
Kapımızda sabır,
Ortaktı çilemize.

İçeride umudumuz ekmeğimiz,
Sıcak yatağımızdı dışarda.
Güzel günlerin peşinde
Soluk soluğa yaşadı,
Gözüpek, ağzı sıkı.
Kapısı dosta açık;
Kapandı yüzümüze.

Bir Nasip Teyze vardı
Bizim Nasip Teyze'miz.
En değerli şeyini bize…
Bize dünyasını bıraktı.
Devam adlı şiir kitabından 1943
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları) 
Rıfat ILGAZ
 
 
KARDEŞLİK

Okullarda hep kardeşiz,
Şaban kardeş, Ali kardeş, Osman kardeş
Yıldız kardeş, Sevil kardeş...
Hele hele kitaplarda. 
Şan kardeşi...
Kan kardeşi, din kardeşi...

Durmadan kardeş üretiyoruz.          
Tilki kardeş...
Karga kardeş...
Biri peynirimizi kapar,
Biri tavuklarımızı yer!

Tüplerde mi üreteceğiz,
Kendi öz kardeşimizi?

Benim saygıdeğer Hoca'm
Tabancasız kardeşliği öğret bize, 
Kafeteryalarda. 
Alfabe'den Anayasa'dan önce
Kurşunsuz sevişmeyi!
Ocak Katırı Alagöz  adlı şiir kitabından 1987
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ
 

KARTON KULELERDEN

Tükenen bir şey vardı yerine koyamadığınız
Kurşundan bir bulut düşlerinizin üstünde
Sınırları aşıyordu barut dumanları
Tıkalıydı ciğerleriniz duymuyordunuz

Çekirge sürülerini beslerken ulusça
Simitsiz büyüyordu çocuklarımız
Ellerimizde karne, açtık belgeli
Kitaplarda bir şefin resmi vardı büyük
Alfabeyi sökmüş, okuyup yazıyordunuz
Sofralarınızda bolluk
Kuşsütüne karışmıştı yalanlar
Yiyordunuz içiyordunuz
Yaşamıyordunuz ki
Serçenin kursağında tohum
Balıktınız martının gagasında
Göreviniz alın terine yergi
Uyurgezerlere dümtekti
Her sokak kendi türküsünü söylerken
Susardınız dört yol ağızlarında
Alanlarda görünmezdiniz
Ustaydınız güpegündüz düş görmekte
Karton kulelerden baktınız gerçeklere
Karataş yosunlanıp yeşeredursun
Siz mermerler gibi aktınız

Ölüm sınırlara gelmiş dayanmıştı
Çağ dışı olmuştunuz gençliğinizde
Mezar taşlarınızla kucak kucağa
Takvimlerde oğlak burcu
Dedenizin belinde kuşaktınız
 Rıfat ILGAZ
 


KASABAMIZ 


Martıların düşürdüğü tohumdan 
Filizlendiğine inandığım kasabamız 
Yosun kokardı evleri 
Çarşıları midye kokardı 
Çekirdeği çölden gelen mesçitin          
Boy attığına şaşardım 
Bu deniz yüklü havada 
Nedense gelişemedi bir türlü 
En şirin yerine dikilen 
İrili ufaklı mezar taşları 
Belki de ölüler böyle istiyor. 
Rıfat ILGAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder