Bu Blogda Ara

3 Ekim 2010 Pazar

SERGEY YESENİN

YAŞAMIRusya'nın Ryazan bölgesinde Konstantinovo (bugün Yesenino) köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Dokuz yaşındayken şiir yazmaya başladı. 1912'de düzeltmen olarak çalıştığı yayınevi tarafından Moskova'ya gönderildi. Ertesi yıl Moskova Devlet Üniversitesinde dışardan öğrenci olarak katıldı ve birbuçuk yıl boyunca orada çalıştı. 1915'te Alexander Blok, Sergei Gorodetsky, Nikolai Klyuev ve Andrey Bely gibi şairlerle tanışmak için St. Petersburg'a gitti. Alexander Blok'tan şairlik kariyeri açısından büyük destek aldı.
1916-1917'de, askere çağrıldı. Ekim Devriminden sonra I. Dünya Savaşının patlak vermesiyle devrimin daha iyi bir yaşam sağlayacağına inandı ve devrimi destekledi. Fakat daha sonra Bolşevizmin kurallarını kritize ederek bunları şiirlerine yansıttı. Ağustos 1917'de, daha sonra Vsevolod Meyerhold'un eşi olan aktris Zinaida Raikh ile evlendi. Eylül 1918'de kendi yayınevini kurdu.(Трудовая Артель Художников Слова)
1921'in sonuna doğru ressam Gheorghi Yakulov'i ziyaret ettiği sırada, 44 yaşında olan dansçı Isadora Duncan ile tanıştı. 1922 yılında evlendiler. Birlikte Avrupa ve Amerika seyahatleri yaptılar. Yesenin'in içki sorunu; onu otel ve lokanta gibi yerlerde taşkınlık yapmasına sebep oldu. Mayıs 1923'de Duncan'den ayrılıp Moskova'ya döndü. 1924'te Tavern Moscow ve Confessions of a Hooligan, 1925'te ise Desolate and Pale Moonlight ve The Black Man'i yayınladı.

İntihar
Sergey Yesenin, psikolojik bir rahatsızlık yaşadı ve bir ay akıl hastanesinde kaldı. Noel için hastaneden çıkarıldıktan birkaç gün sonra, 27 Aralık 1925'te İngiltere Oteli'ndeki odasında kendini asarak intihar etti. Cesedinin yanında, intiharından bir gün önce bileklerini kesip kendi kanıyla Mayakovski'ye yazdığı veda şiiri bulundu. Sergei Yesenin, Moskova'nın Vagankovskoye mezarlığına defnedildi.
Rusya'nın en popüler şairlerinden birisi olması ve cenazesi için devlet töreni düzenlenmesine rağmen Josef Stalin ve Nikita Khrushchev'in başkanlığı esnasında, eserlerinin büyük bölümü Kremlin tarafından yasaklandı. Nikolay Bukharin'in Yesenin'i eleştirisi, önemli şekilde yasaklamaya katkıda bulundu. Eserleri yeniden ancak 1966'da yayınlandı.
Eserleri [değiştir]
• The Scarlet of the Dawn (1910)
• The high waters have licked (1910)
• The Birch Tree (1913)
• Autumn (1914)
• The Bitch (1915)
• I'll glance in the field (1917)
• I left the native home (1918)
• Hooligan (1919)
• Hooligan's Confession (1920)
• I am the last poet of the village (1920)
• Prayer for the First Forty Days of the Dead (1920)
• I don't pity, don't call, don't cry (1921)
• Pugachev (1921)
• One joy I have left (1923)
• Anneden mektup - Письмо от матери (1924)
• Tavern Moscow (1924)
• Confessions of a Hooligan (1924)
• Lenin - Ленин (1924)
• Desolate and Pale Moonlight (1925)
• Kara adam - Чёрный человек (1925)
• To Kachalov's Dog (1925)
• Elveda dostum benim, Elveda - До свиданья, друг мой, до свиданья (1925)
Rusça Orjinali
До свиданья, друг мой, до свиданья.
Милый мой, ты у меня в груди.
Предназначенное расставанье
Обещает встречу впереди.
До свиданья, друг мой, без руки, без слова,
Не грусти и не печаль бровей,-
В этой жизни умирать не ново,
Но и жить, конечно, не новей. Türkçe Çevirisi
Elveda dostum benim, elveda
Can dostum seninle dolu göğsüm
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vaadediyor ilerde bir gün.
Elveda dostum el sıkışmadan, konuşmadan,
Üzülme ve kaşlarını eğme mutsuz.
Ölmek yeni bir şey değil dünyada,
Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.
Türkçesi: Azer Yaran

Sergey Yesenin, psikolojik bir rahatsızlık yaşadı ve bir ay akıl hastanesinde kaldı. Noel için hastaneden çıkarıldıktan birkaç gün sonra, 27 Aralık 1925'te İngiltere Oteli'ndeki odasında kendini asarak intihar etti. Cesedinin yanında, intiharından bir gün önce bileklerini kesip kendi kanıyla Mayakovski'ye yazdığı veda şiiri bulundu. Sergei Yesenin, Moskova'nın Vagankovskoye mezarlığına defnedildi.
Rusya'nın en popüler şairlerinden birisi olması ve cenazesi için devlet töreni düzenlenmesine rağmen Josef Stalin ve Nikita Khrushchev'in başkanlığı esnasında, eserlerinin büyük bölümü Kremlin tarafından yasaklandı. Nikolay Bukharin'in Yesenin'i eleştirisi, önemli şekilde yasaklamaya katkıda bulundu. Eserleri yeniden ancak 1966'da yayınlandı.
Isadora Duncan, ABD'li bir dansçıdır. 26 Mayıs 1877'de San Francisco, ABD'de doğdu,1922 yılında Rus şair Sergey Yesenin ile evlendi. Bu evlilikten olan 2 çocuğu (Deidre ve Patrick) talihsiz bir kaza sonucu Seine Nehri'ne yuvarlanan arabada boğularak öldü. ardından kocası intihar etti. 50 yaşında sevgilisi Bugatti'nin üstü açık arabasıyla giderken şalı arabanın tekerleğine dolandı ve boynu kırılarak öldü. 14 Eylül 1927 Nice Fransa


Sergey YESENİN

ANNEME MEKTUP
Sağ mısın henüz ihtiyarcığım?
Ben de sağım. Selam, selam!
Döksün çatısından yuvacığının
O betimsiz aydınlığını akşam.
Duyuyorum özenip tasanı gizlemeye,
Kederleniyormuşsun benim güç yazgıma,
Sık sık çıkıyormuşsun yolumu gözlemeye
Bürünüp eski moda harap urbana.
Ve akşamın mavi karanlığında sana
Sık sık görünüyormuş bir acıklı düş :
Meyhane kavgasında birisi güya
Fin işi bıçağını yüreğime gömmüş.
Değil anacığım! Dinsin gözünde yaş.
Başka şey değil bu, acı bir karabasan.
Olmadım daha öyle sefil bir ayyaş,
Hiç ölür müyüm sana kavuşmadan.
Eskisi gibiyim yine, öyle sevecen ve sıcak
Ve yalnızca bir düşte yanıyor yüreğim,
İçimde başkaldıran özlemle çabucak
Alçacık evimize döneceğim.
Döneceğim, baharın ak bahçemizde
Salınınca dallar dört bir yandan.
Ancak sen uyandırma beni sekiz yıl önce
Uykumu böldüğün gibi gün ağarmadan.
Uyandırma o düşler içinde gideni,
Dalgalandırma o gerçekleşmeyeni,
Cok erken bir bitkinliği ve yitimi
Çekmek beklermiş yaşamda beni.
Dua etmeyi de öğretme bana. Eksik olsun!
Eskiye dönüş hiç yok artık.
Sensin tek dayanağım ve avuntum,
Tek sensin bana betimsiz aydınlık.
Unut, son ver artık tasanı gizlemeye,
Kederlenme benim güç yazgıma.
Öyle sık çıkma yolumu gözlemeye
Bürünüp eski moda harap urbana.
(Türkçesi: Azer YAREN)


YORULDUM YAŞAMAKTAN YURDUMDA
Yoruldum yaşamaktan yurdumda,
İçimde engin kırlara açılma özlemi,
Bırakıp gideceğim kulübemi,
Çekip gideceğim hırsız ve hayta.

Kendime bir barınak arayarak
Gideceğim günün ak pürçeklerinde.
Ve en iyi dostum beni vurmak için
Bileyecek bıçağını çizmesinde.

Çayırlık boyunca kıvrılan sarı yol
İlkbahara ve güneşe bürünmüşken,
Adını kalbimde taşıdığım
Kovacak beni eşikten.

Yeniden döneceğim baba ocağına,
Yadırgı bir sevinçle avunacağım,
Ve yeşil bir akşam, altında pencerenin
Koluyla mintanımın kendimi asacağım.

Çit kıyısındaki akça söğütler
Başlarını daha bir sevecen eğecekler.
Ve öylece, yıkamadan beni
Köpek uluması altında gömecekler.

Ve ay yüzerek durmamacasına,
Göllere küreklerini indirerek,
Ve sürdürecek yaşamasını Rusya
Avlularda ağlayarak ve hora teperek.




Sergey YESENİN

Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU




ALDATMAM KENDİMİ
Aldatmam kendimi,
Sıkıntılı yüreğimde kaygı pusulandı.
Neden adım şarlatana çıktı?
Neden serseri diye anılıyorum?

Haydut değilim, ormanda soygunculuk etmedim.
Hapishanede yatan bahtsızları kurşuna dizmedim.
Ben sadece karşıma çıkanlara
Gülümseyen sokak çapkınıyım.

Moskovalı hovarda, kabadayının biriyim,
Bütün Tverskoy mahallesinde
Kuş gibi yürüyüşümü
Bilmeyen sokak iti yok.

Uyuz beygirlerin tümü,
Beni görünce kafa sallar.
Hayvanların en iyi dostuyum,
Şiirlerim tet tek hayvan, ruhların şifası...

Silindir şapkayı başıma takarsam - kadınlar için değildir,
Anlamsız tutkulara kalbim kapalı,
İçindeki hüznü yatıştırınca
Kısrağıma arpanın altınını sunmak isterim.

İnsanlarla dostluk kurmadım,
Başka bir âleme adadım kendimi.
En iyi kravatımı rasgele
Sokak hoşhoşunun boynuna dolamaya hazırım.

Artık dert edinmeyeceğim kendime,
Güçlü kalbimde karanlıklar dağıldı.
Bunun için şarlatan diye anıldım,
Bu yüzden adım serseriye çıktı.






Sergey YESENİN

Çeviri: Nihal Yalaza TALUY




BAKÜ
Elveda Bakü! Seni bir daha görmeyeceğim.
Şimdi yürekte korku, yürekte hüzün
Elimin altında sancılı ve yakın yüreğim
Etkisinde yalnızca "dost" sözcüğünün.

Elveda Bakü! Türk mavisi elveda!
Tükeniyor gücüm, soğuyor kanım.
Götüreceğim mutluluk gibi ta mezara
Balahan mayısını, dalgalarını Hazar'ın.

Elveda Bakü! Elveda sade bir şarkı gibi!
Son kez kucaklıyorum dostumu işte
Başını altın bir gül gibi
Sevgiyle eğsin diye leylak rengi siste.




Sergey YESENİN

Çeviri: Uğur BÜKE




BENDLER
Kendi yeteneğimi
Çok iyi biliyorum. Bence
Şiir - pek öyle zor iş değil.
Her şeyden zoru,
Bana acı çektiren yurt sevgisidir
doğrusu.

Dizecikler yazmak,
Methiyeler,
Bir kıza, ayışığına, yıldızlara
Bunu herkes becerir.
Oysa başka duygularım benim, kemiriyor kalbimi
Ve başka düşüncelerim.... eziyor beynimi.

Bir saz şairi olmak istiyorum
İstiyorum bir de vatandaş
Herkes gibi kibirli
Örnek ve çağdaş.
Üvey oğlu değil SSCB'nin.

Uzunca bir süre kaçtım Moskova'dan, ki,
Hünerli bir şekilde
İyi geçindiğim söylenemezdi milislerle
Onlar ki her sarhoşluk rezaletimde beni
Tıkmışlardı kodeslere

Gösterdikleri nezakete teşekkürler
Fakat hoş değil uyumak
Kuru bir sedir üzerinde
Ve sarhoş sesle
Dizeler okumak
Nezaret-i kaderi hakkında
Bedbaht bir kanaryanın.

Kafes kuşunuz değilim ben sizin!
Ben şair!
Bir tutmayın beni Demyan* Memyan'la.
Kabul, bazen körkütük sarhoş oluyorum,
Fakat bunun için gözlerimde
Harikulâde açılıp saçılıyor dünya.

(...)

Sisli bir nehrin içinde
Koşuyor günler seller gibi
Belirip kayboluyor
Kâğıttaki harfler gibi.

Moskova'dan geldim Bakü'ye
Zanaatin şiirinden bahsediyor Çagin bize:
"Bak, diyor,
Daha iyi değil mi kiliseden
Şu kuleleri kara petrol şadırvanlarının
Mistik bulutlar tak etti canımıza şair.
Anlat artık güçlü olanı
Şöyle dimdik ayakta duranı."

Petrol, bir acem halısı gibi
Yatıyor suyun üzerinde.
Ve akşam karaltısı
Serpiyor çuvalından göğün yıldızlarını
Ama ben de hazırım
Tertemiz bir yürekle ant içmeye
Fenerlerin
Muazzam yıldızlar olduğuna, Bakü'de.

Endüstrinin kudreti hakkında düşüncelerle doluyum.
İnsan gücünün sesini dinliyorum.
Bize yetiyor - yıldızlardan öte -
Işıması göğün
Dünya üzerinde yaktığımız bu yapay ateşle

İşte boynumun üstünde
Ayık bir başla
Diyorum ki:
"Hey Sergey,
Gelip çattı zamanımız
Sessizce oturup açalım Marks'ı
Çözmek için
Satırlardaki sıkıcı aklı."




Sergey YESENİN

Çeviri: Cem SAVRAN




ESRİDİ DÖNMEKTEN ALTIN YAPRAKLAR

Esridi dönmekten altın yapraklar
Pembemsi suyunda havuzun,
Ve hafif bir kelebek sürüsü gibi
Uçtular yönünde bir yıldızın.

Bugün sevdalıyım bu akşama,
Sararan ova yüreğe yakın.
Ergen rüzgâr omuzlarına dek
Sıyırdı eteğini kayın ağacının.

İçimde ve ovada bir ürperti,
Örtülecek her yer lacivert karanlıkla,
Geçince koyunlar ve son çıngırak
Çalıp sustuğunda, sessizleşen bahçenin kapısı ardında.

Hiçbir zaman böylesine bir özenle
Dinlememiştim akıllı evreni.
Ne güzel olurdu, suların pembeliğine
Devrilmek,şu söğütün dalları gibi.

Ne güzel olurdu, şu ot yığınına
Gülümseyerek, şu ay gibi saman çiğnemek...
Nerdesin, nerdesin ey sessiz sevincim:
Her şeyi sevmek ve hiçbir şey istememek.



Sergey YESENİN

Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU



KARA ADAM
Dostum benim, dostum benim,
Hastayım, ama çok hastayım.
Bilmiyorum nerden kaptım bu ağrıyı.
Rüzgâr mı bu ıslık çalan
Göğünde çıplak, ıssız tarlanın,
Yoksa çiseler gibi eylülde bir ormana
Serpilen beynime alkol mü?

Başım çırpıyor kulaklarımı
Kanatçıkları gibi bir kuşun.
Boynumun üzerinde ayaklarını
Gücü yok göstermeye uzaklardan.
Kara adam
Kara, kara
Kara adam
Yerleşiyor yatağımın kenarına
Kara adam
Uyku vermiyor gece boyunca.

Kara adam
Murdar bir kitapta gezdiriyor parmağını
Ve yüzüme mırıldanıyor burnundan
Ölünün başucunda bir rahip gibi
Bildiriyor bana yaşamını
Bir düzenbazın, sefihin,
Acıyı ve dehşeti yığıyor ruhuma
Kara adam,
Kara, kara!

"Kulak ver, dinle - diyor,
Solumayla mırıldanıyor yüzüme -
Olağanüstü düşünceler ve
Planlarla dolu kitap.
En ağulu türden
Yağmacıların ve şarlatanların
Ülkesinde yaşadı
Bu adam.

Bu ülke aralık ayında
Kar şeytanca arı düşer
Ve neşeli çıkrıkları
İşletir fırtınası.
Bu adam bir macerasever,
Ama pek yüksek
Ve seçkin markası.
İnce o, sevecen,
Ve üstelik şair,
Çok az da olsa
Çevik, atılgan gücü,
Kırkını geçkin bir kadını
Alımsız bir kız sayar
Ve sevgilisi.

Mutluluk - der -
Usun ve ellerin uzluğudur.
Çirkin ruhlar bütün
Biçilmiştir bahtıkaralara.
Zararı yok
Varsın sayısız acı
Doğursun kırık
Ve yalan davranışları.

Fırtınalarda, tipilerde,
Buzlu ayazında günlük yaşamın,
En ağır kayıplarda
Ve sana hüzün çöktüğü zaman
Görünmek arı ve gülümser,
En yüksek sanattır dünyada."

Kara adam
Yüzümde bakışlarını donduruyor.
Ve uçuk bir mavilikte
Kısıyor gözlerini
Hatırlamak istiyor sanki
Bir hırsız ve düzenbaz olduğumu,
Acımasız ve yüzsüz
Soyup soğana çevirmişim birilerini.

Dostum benim, dostum benim,
Hastayım, ama çok hastayım.
Bilmiyorum nerden kaptım bu ağrıyı,
Rüzgâr mı bu ıslık çalan
Göğsümde çıplak, ıssız tarlanın,
Yoksa çiseler gibi eylülde bir ormana
Serpilen beynime alkol mü.

Gece ayaz
Rahat durgunluğunda kavşak.
Önünde yalnızım pencereciğin,
Ne bir konuk, ne bir dost bekliyorum.
İşliyor ovanın yüzeyine
Serpiştiren yumuşacık kireç,
Ve ağaçlar, gelmişler dört taraftan
Bekleşen atlılar gibi bahçemize.

Bir yerlerde ağlıyor
Uğursuz gece kuşu
Avluda ağaç atlılar
Ekiyorlar toynak seslerini.

Ve işte bu kara adam
Yerleşiyor benim koltuğuma,
Hafiften kaldırıyor silindir şapkasını
Ve özensizce ayırıyor redingotunu.

"Kulak ver, dinle! -
Homurdanıyor, dikiyor bakışlarını,
Eğiliyor gövdesiyle
Hırıldıyor daha yakından.
Ben görmedim hiçbir zaman
Hergeleler arasında
Böyle aşırı ve sersemce
Acı çeken birini uykusuzluktan.

Diyelim, ah ben yanıldım!
Bugün ayışığı var ne olsa.
Daha ne gerekiyor bu dünyaya
Sarhoş bir titreme sarmış iliklerini?
Gizlice apansız anaç ve semiz
Kalçalarıyla salınıp gelse o kadın,
Okur muydun sen
Süzgün ve mahmur liriklerini?

Ah, şair milletini seviyorum,
Seviyorum bu tuhaf topluluğu.
Onlarda gönlüme yakın
Bir öyküyü buluyorum daima,
Uzun saçlı, umacı yüzüyle
Sivilceli bir kursiyer kızın
Evrenden söz etmesi gibi dökerek
Kan döker gibi cinsel bir bitkinliği.

Bilmiyorum, hatırlamıyorum,
Kasabalardan birinde,
Belki Kaluga'da,
Ve belki, Ryazan'da belki,
Yaşıyordu yoksul
Bir köy evinde
Sarı saçlı
Mavi gözlü bir çocuk...

İşte büyüdü o çocuk,
Ve üstelik şair,
Çok az da olsa
Çevik, atılgan gücü,
Kırkını geçkin bir kadını
Alımsız bir kız sayar
Ve sevgilisi."

Kara adam!
Sen iğrenç bir konuksun.
Uzun süredir yaygın
Bu ünün senin.
Çıktım çileden, cinlerim başımda,
Yüzünün ortasında uçtu bastonum
Burnunun tam köküne...


...Ay öldü,
Mavileniyor pencerede tan.
Ah, sen, gece!
Ne diye, gece, her şeyi yıktın!
Ayaktayım, başımda silindir şapkam.
Yanımda yok kimse.
Yalnızım.
Ve kırık ayna.




Sergey YESENİN

Çeviri: Azer YARAN




SERSERİ

Islak süpürgesiyle yağmur süpürür
Döküntüsünü kırlarda söğütlerin.
Tükür yaprakları rüzgâr, öbek öbek tükür!
Ben de senin gibi bir serseriyim.

Tembel yürüyüşlü mandalar gibi
Sık ve mavi ormanlarda ağaçların da
Gömüp dizlerine dek gövdelerini
Böğürmeğe koyulmasını isterim.

....................................................
Rusya, ormanlar ülkesi Rusya'm benim!
Ben seni çığırmış olan tek ozan,
Nanelerle rezedelerle besledim
O hayvanî hüznü şiirlerimden taşan.

....................................................
Çoktan solup gitti başımdaki çalılık çoktan,
Şarkıların zindanında işte çürümekteyim.
Gönül sürgününde değirmen taşını mısraların
Döndür babam döndürmeğe mahkûm edildim.

Ama sen gene korkma tükür deli rüzgâr
Yapraklarla ört üstünü çimenlerin.
Bak bana hâlâ "şair" diyorlar
Oysa ben de senin gibi bir serseriyim.





Sergey YESENİN

Çeviri: Attila TOKATLI




SEVGİLİNİN ELLERİ BİR ÇİFT KUĞU

* * *
Sevgilinin elleri bir çift kuğu,
Saçlarımın altınında yüzüyor.
Bu dünyada her insanoğlu
Kendi aşk şarkısını söylüyor.

Bir zamanlar uzaklarda ben de söylerdim
Ve aynı şarkı şimdi dilimde,
Bu yüzden soluklanıyor derin,
Yumuşacık söz, ince esrikliğiyle.

Bütün sevgiyi akıtırsa ruhun pınarı
Yürek olur bir külçe altın,
Ancak şimdi ısıtmıyor şarkıları
Ayışığı, sıcaklığıyla Tahran'ın.

Bilmem, nasıl geçeyim yaşam yolunu,
Kül mü olayım okşayışlarında Şahanenin,
Yoksa yaşlılığın eşiğinde bir gün ruhumu
Gereyim mi anısıyla şarkılı yiğitliğin.

Herkesin bir kendi yürüyüşü var
Kimi göze, kimi kulağa iyidir.
Bir İranlı besteliyorsa kötü şarkılar,
Demek asla Şirazlı değildir.

Bu şarkılar içinse benden söz açınca,
Şöyle deyin, duysun her insanoğlu:
Daha ince ve güzel şarkı söylerdi ama,
Kıydı ona bir çift kuğu.






Sergey YESENİN

Çeviri: Azer YARAN





SON ŞAİRİYİM KÖYÜN BEN

* * *

Son şairiyim köyün ben,
Çalımsız ahşap köprüsüyüm şarkıların.
Ayaktayım veda ayininde
Gazellerle buhurdanlanan kayınların.

Eriyip söner altın yalımlarla
Tensel balmumundan ışığım
Ve ayın tahta kadranı
Hırıldar benim son saatimi.

Mavi bozkırdaki çığırdan
Demir konuk az sonra çıkar gelir,
Başaklarına tan dökülen yulaf tarlasını
Kara elleriyle devşirir.

Ruhsuz, yaban ayalar,
Gelişiniz öldürür bu türküleri.
Ama inleyecek yine de başak taylar
Gözlerinde tüterek eski sahibi.

Rüzgâr emecek kişnemelerini onların
Gösterişsiz bitirip ölüm dansını.
Az sonra, az sonra ayın tahta kadranı.
Hırıldar benim son saatimi.




Sergey YESENİN

Çeviri: Azer YARAN




YİRMİ ALTILAR BALADI
Söyle, şair, şarkıyı
Söyle
Gök bezi mavidir
Öyle
Denizin de şarkıdır mırıltısı
Mırıltı...
Yirmi altı onların sayısıydı, yirmi altı
Mezarlarını kumlar saklamaz
İki yüz yedinci verstada
Kurşuna dizildiklerini
Kimse unutmaz
Denizin ardında
Orda
Havada dolaşan duman

Görüyor musun kum altından
Kalkıyor Stepan Şaumyan
Kumlu çöl tenha mı tenha
Bak, orda elli el daha
Kalkıyor püfünü silerek
Diyor yirmi altılar:
"Bakû'ye gitmemiz gerek
Bir görelim durdukça duman
Nasıldır bizim Azerbaycan
Gece,

Bir kavun misali
Yuvarlatıyor ayı
Dalgalar yalıyor kıyıyı
Tam böyle bir gece
Frenkler
Onları kurşuna dizdiler.
Sosyalizm uğruna
Haydi kalk
Ayağa kalktı bütün halk
Çarlığa karşı
El ele
Hem köylü hem de amele
İliç vardı Rusya'nın orda
Beylerin başına çekiç
İndiren atamız İliç
Kafkas'taysa burda
Bunlar
Bunlar vardı, yirmi altılar
Gece karanlığı hafifçe
Hafifçedir o, bu gece
Bakû üstünde uçuyor karaltılar
Yirmi altılar

Yirmi altılardır bu karaltı
Yirmi altı.
Hışırdayan
Ne yel, ne duman
Konuşuyor dinle, Şaumyan:
"Çaparidze, sen hele bak
Köylünün elinde toprak
İşçinin elinde
Ekmek
İktidar onların demek
Bak, petrol kuyuları işler
Her yerde trenler, gemiler
Her yerde bunlar dolaşır
Ve kızıl yıldızı taşır"
Çaparidze diyor:
"Evet
Bu büyük, pek büyük nimet
Görülüyor ki emekçiler
Tamamiyle güce ermişler.
Gece, bir kavun misali
Yuvarlatıyor ayı
Dalgalar
Yalıyor kıyıyı
Tam böyle bir gece
Frenkler
Bizi kurşuna dizdiler"

Sosyalizm uğruna
Haydi kalk
Ayağa kalktı
Bütün halk
Çarlığa karşı
El ele

Hem köyle hem de amele
İliç vardı Rusya'nın orda
Beylerin başına çekiç
İndiren atamız İliç
Kafkas'taysa burda
Bunlar
Bunlar vardı, yirmi altılar.
Bakû'nün üstünde
Şafak sökmeye başlar
Sustular artık
Aziz karaltılar
Kimi alnından yaralı
Kimi göğsünden
Dönüyorlar
Mezarlarına Bakû'den
Söyle, şair,şarkıyı
Söyle
Göz bezi mavidir
Öyle
Denizin de şarkısıdır mırıltısı
Mırıltı...
Yirmialtı onların sayısıydı
Yirmialtı.




Sergey YESENİN

Çeviri: Lel STRASTOV




AYRILIK ŞİİRİ
Hoşçakal, dostum, hoşçakal, mutluluklar.
Sevgili dostum, yüreğimde yaşayacak anın,
Sonunda ayrılık yazgısı olsa da insanın.
Hoşçakal dediğimiz gibi buluşmak da var.

Hoşçakal, dostum, el sıkışmadan, suskunlukla
Sakın üzülme, nedir bu gözlerindeki hüzün?
Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm,
Ama pek öyle yeni sayılmaz yaşamak da.




Sergey YESENİN

Çeviri : Yurdanur SALMAN



HOŞÇAKAL
Hoşçakal, dostum benim, hoşçakal artık,
Can dostum, seninle dolu göğsüm -
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vaadediyor ilerde bir gün

Hoşçakal, dostum, el sıkışmadan, konuşmadan,
Hüzünlenme ve eğme kaşlarını, mutsuz;
Yeni bir şey değil ölüp gitmek bu yaşamdan,
Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.



Sergey YESENİN

Çeviri: Azer YARAN




ELVEDA SEVGİLİ DOSTUM
Elveda sevgili dostum elveda,
Sen kökleri içimde uzanan..
Ayrılık yazılmış alnımıza
İlerde gene karşılaşırız inan..

Elveda dostum, el sıkışmadan
Sessizce.. Ne keder ne tasa gerek:
Ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada
Ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek.





Sergey YESENİN

Çeviri: Attila TOKATLI








                                                              ISADORA  DUNCAN   



KİTAP TANITIM  /   Büyük Rus şiir geleneğini Ekim Devrimi'nin yenilikçi soluğuna bağlayan, kendisine 'yeni Puşkin' denilen, 'son köy ozanı' Sergey Yesenin ile modern dans sanatının kurucularından yaratıcı virtüöz Isadora Duncan'ın tutkulu aşkının hikâyesi. 'İnsan olarak ' Yesenin: alkol bağımlısı, hüznü zevk edinmiş, kadınları 'saçı uzun aklı kısa' mahlûklar olarak gören, kır hayatının sükûnetini düşleyen Rus köylüsü. 'İnsan olarak' Duncan: Becerikli, yaşam sevinciyle dolu, keyif ehli, evliliğe, tekeşliliğe, küçük burjuva töresine meydan okuyan Amerikan bohemi. Ortak noktaları: İkisi de kendine hayran, ikisi de kıskanç. Bu iki 'egzantrik tipin birbirerini sahiden 'gaddarca' severek tükettikleri bu ilişkinin arka planında, Ekim Devrimi'nin kültürle, sanatla, yaşam ahlâkıyla ilgili yarattığı umutlar ve yol açtığı hayal kırıklıkları var. İki savaş arasında ve faşizm arefesindeki Avrupa ve Amerika'nın 'sefalet ve ihtişam' günleri var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder