Bu Blogda Ara

19 Şubat 2013 Salı

RIFAT ILGAZ 1 Yaşamı / Sanatı - Şiirleri (Seçki)





 RIFAT ILGAZ


Rıfat ILGAZ 1940'ların toplumcu-gerçekçi şairlerinin başta gelenlerindendir.
1911 yılında Cide'de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27.07.1927'de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu. Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 'de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı.
1939'da İstanbul Karagümrük Ortaokulu'nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz'ın, yazı ve şiirleri büyük dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940 'da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Hasan TANRIKURT, Sabahattin KUDRET AKSAL, Salah BİRSEL'le tanıştı.
Ömer FARUK TOPRAK ile 9 Eylül 1942'de Yürüyüş Dergisi'ni çıkardılar. Bu dergide Orhan KEMAL, Sait FAİK, Cahit IRGAT, A.Kadir, Nâzım HİKMET (İbrahim SABRİ) ile birlikte çalıştılar.
1943'te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944'de "Sınıf"adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. Pertev Naili Boratav "Sınıf" için : "Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat ILGAZ'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak birşey yoktur" diye yazdı.
1945'te Gün Dergisi çıktı. Ilgaz bu dergide sekreterdi. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz NESİN'in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı.1946'da Esat ADİL, Sabahattin ALİ ve Aziz NESİN ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisini'ni Esat Adil MÜSTEÇAPLIOĞLU ve Adil YAĞCI ile birlikte çıkardılar.
Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı.
Şubat 1947'de Sabahattin ALİ, Aziz NESİN ve Mim UYKUSUZ'un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. İmzasız yazılar yazdı. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu.
1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952-1960'da Tan Gazetesi'nde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı.
Turhan SELÇUK ve İlhan SELÇUK'un çıkardığı Dolmuş Dergisi'ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul'da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı'nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne"(Yedek Lastik) takma adıyla yazdı.
Ocak 1953'te "Devam" adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı.
1958 de Semih Balcıoğlu'nun çıkardığı "Taş" dergisinde Rıfat Ilgaz (!) imzasıyla yazılar yazdı.
1959 "Büyük Gazete" adında çıkan yeni bir dergiye yönetici oldu. Aynı yıl arkadaşı Suavi ile birlikte "Gar Yayınları"nı kurdu.
1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ve şiir yayınlama özgürlüğüne kavuşan Rıfat Ilgaz, Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi. Sınıf Yayınları'nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970'te Basın Şeref Kartı'nı aldı.
1974'te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide'ye (Kastomonu) yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve 1 aydan fazla gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul'da, oğlu Aydın ILGAZ ile birlikte ölümüne kadar yaşamaya başladı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Birlikte Çınar Yayınları'nı kurdular.
1982 yılında Yıldız Karayel romanıyla "Orhan Kemal Roman Armağanı"nı ve "Madaralı Roman Ödülü"nü" aldı.  6 Aralık 1982 de İstanbul Şan Müzikholü'nde "55. Sanat ve70. Yaş Günü" çok sayıda sanatçı ve sevenlerinin katıdığı görkemli bir törenle kutlandı.
1987 de Ocak Katırı Alagöz kitabıyla" Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü aldı.

Onu hepimiz Hababam Sınıfı'nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına karşın onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Kitaplarında; çağdaş, ileri görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir.
1993 yılında Tüyap Onur Yazarı ödülününe layık görüldü. Ne yazık ödülünü alamadan öldü.

Yıllarca bizden kendisini uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda ülkemizdeki gelişmeler Rıfat ILGAZ adını yeniden yücelttiyse de, Sivas Olaylarının acısına dayanamayan duyarlılığı 7 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılmasına neden oldu.

SON ŞİİRİM
Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse
Boşagitmesin son sıcaklığım!  Alıntı:
www.siir.gen.tr/siir/r/rifat_ilgaz                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           HAYATINA İLİŞKİN DETAYLAR                                                                                                Mehmet Rıfat Ilgaz (7 Mayıs 1911; Cide, Kastamonu - 7 Temmuz 1993, İstanbul), Türk şiir, roman ve öykü yazarı. Özellikle Hababam Sınıfı romanıyla tanındı. Hem yazılarında hem de kişisel hayatında toplumcu bir çizgi devam ettirdi. Türkiye'nin en çalkantılı siyasi dönemlerinde devam ettiği dergiciliği, aynı dönemdeki birçok yazar gibi, onun da adliye koridorlarında ve hapishanede zaman geçirmesine neden oldu. Oldukça üretken olan yazın hayatına şiirden mizah öykülerine, romandan çocuk kitaplarına birçok farklı alanda eser sığdırdı. Bir zamanlar toplatılan Karartma Geceleri eseri 2004 yılında 100 Temel Eser listesine girdi. Yazarın eserleri günümüzde, oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte kurduğu, Çınar Yayınları'ndan çıkmaktadır.                           

     1911 yılında Kastamonu'nun Cide ilçesinde doğdu. Yedi kardeşin sonuncusu olan Ilgaz'ın doğum tarihi kesin olarak belli değildi. Nüfusa göre 7 Mayıs 1911 olan doğum tarihi, annesinin söylemesiyle "derin kar"dadır. Bu da, Ilgaz'ın demesiyle, 1910'un Şubat'ına rastlamaktadır. Ortaokuldayken liseye devam edip üniversite okumak istemesine ve öğretmenlerinin bu konuda onu desteklemesine rağmen babasının vefatı nedeniyle Kastamonu Muallim Mektebi'ne (öğretmen okulu) girdi. Mezun olduktan sonra Gerede ve Akçakoca'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Bolu'daki öğretmenliği sırasında ilk eşi Nuriye Hanım'la tanışıp evlendi (1931). 1932'de kızı Gönül doğdu. Daha sonra Gümüşova'ya başöğretmen olarak atandı. 1933 yılında askere alındıktan sonra ilk eşinden boşandı. 1936'da Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümüne girdi ve 1938'de mezun oldu. İkinci eşi Rikkat Hanımla enstitüde tanıştı ve 1939'da evlendi. Bu evlilikten oğlu Aydın ve kızı Yıldız doğdu. Mezuniyetinden sonra Adapazarı'na atanan Ilgaz, vereme yakalandığı için öğretmenlik yapamadan buradan ayrıldı ve İstanbul Yakacık Sanatoryumuna yattı.
Kendi tayininden bir süre sonra eşi de İstanbul'a atandı. İstanbul'dayken hem KaragümrükOrtaokulu'nda Türkçe öğretmenliği yapıyor hem de fakülte de felsefe okuyordu. II. Dünya Savaşı'na denk gelen bu dönemler daha sonra edebiyatında da oldukça etkili oldu. Örneğin savaş Karartma Geceleri romanının arka planında yoğun olarak hissedilmektedir. 1943 yılında Karagümrük Ortaokulunda bir öğretmenle kavga ettiği için Nişantaşı'na sürüldü. Aynı yıl ağabeyinin de bulunduğu Tosya'da deprem olunca oraya gitti ve daha sonra izlenimlerini gazete de yazdı. Ayrıca bir de bu deneyimi yansıtan Tosya Zelzelesi şiirini yazdı.
1944'ün Ocak ayında yayınladığı Sınıf kitabıyla adliyeler ve hapishaneyle tanışmış oldu. Bir süre saklanan Ilgaz, 24 Mayıs 1944'te Birinci Şubeye teslim oldu. 6 aya çarptırılan yazar, hapishaneden çıktığında hem öğrenciliğini hem de öğretmenliğini kaybetmişti. Sağlığı da oldukça bozulan Ilgaz, Heybeliada Sanatoryumuna yattı. 1946 yılında öğretmenliğe kısa bir süreliğine dönse de, sonunda 1947'de temelli olarak bu şansı kaybetti. Bununla birlikte sanatoryuma yatabilme hakkını da kaybetmiş oluyordu. Eşi Rikkat Hanım'dan 1949 yılında ayrıldı. Bu ayrılığı yazar şu şekilde açıklıyordu:
...Rikkat Hanım'dan 1949 yılında ayrıldım. Benim yüzümden işinden olmaması ve çocuklarımızın zarar görmemesi için anlaşarak ayrıldık. Öğretmenlikten çıkarılmıştım, iki de bir kovuşturmaya uğruyordum. Adım komüniste çıkmıştı. İzleniyordum. Yerim yurdum, ne olacağım belli değildi. Üstelik, verem gibi bulaşıcı bir hastalığım vardı. Bütün bunların eşime de zarar vereceğini, bir gün onun da işinden atılabileceğini düşünüyor, çocuklarım için de kaygılanıyordum. Ayrılmamız bundan oldu.

Bu yanıt bir bakıma dönemin hayat şartlarının yıpratıcılığının da altını çizmektedir. Bu süreçte hayatı dergi ve gazetecilik ile şiir yazarak geçiyordu. 1953 yılında Devam kitabı da toplatıldı ve yazar hakkında soruşturma açıldı. 27 Mayıs'tan hemen önce gönderilmesi planlanan sürgünden 27 Mayıs 1960 askeri müdahelesiyle kurtuldu. 1966'da Ilgaz'ın oyunlaştırdığı Hababam Sınıfı romanı Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu tarafından sahnelendi. Aynı oyun 1969 yılında İstanbul Tiyatrosu'nda sahneye kondu. Aynı yıl Çatal Matal oyunu da Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahnelendi.
1970 yılında yazar Afet Hanım'la evlendi ve 1971'de kızları Defne doğdu. Aynı yıl Basın Şeref Kartı aldı. Bu yıl ayrıca Sınıf Yayınları'nı kuran yazar kendi kitaplarını yayınlamaya başladı. İlk denendiğinde sansüre takılan    'Hababam Sınıfı, Umur Bugay'ın senaryosuyla sansürden geçti ve Ertem Eğilmez'in yönetmenliğinde çekildi. Fakat yazar bu durumdan hoşnut değildi, çünkü sansürden geçmeyi başaran senaryo eserin bütün toplumsal eleştirilerinden arıtılmış ve sadece eğlencelik bir komedi haline getirilmişti.

Onlar, Hababam Sınıfı'nın özüne saygı gösterilerek çevrilmiş filmler değildi. İçeriği bakımından, tezi bakımından aykırı. Ben eğitimi eleştiririm. Kopyacılığı, ezberciliği... Senaryoyu yazanlar öğrenci velilerine başlıyorlar çıkışmaya. [...] Hemen dava açtım.

Semih Poroy'un çizgisiyle tutuklanışı  
                    
Filmin başarısından sonra 6 film daha yapıldı. 1974'te emekli olan Ilgaz, Cide'ye yerleşti. Zaten bir süredir eşinden ayrı yaşamaktaydı.12 Eylül (1980) döneminde Cide'de bulunan Rıfat Ilgaz sürekli tehdit ya da rahatsız ediliyordu. Örneğin, bir gün oturduğu evin karşısındaki binaya Rıfat Ilgaz evden atılmadığı takdirde evin taranacağına dair not asılır.
28 Mayıs 1981 gecesi Rıfat Ilgaz Yıldız Karayel romanını yazmaktayken gözaltına alındı. Gözleri bağlanarak ve zincirlenerek merkeze kadar yürütülen yazar, Kastamonu, Et Balık Kurumu mezbahasından bozma hapishaneye kondu. Doktor muayenesi isteyerek hastalığını kanıtlayınca jandarma tarafından Ballıdağ Sanatoryumuna yatırıldı. Gözaltına alınmasının belirli bir nedeni zaten bulunmamaktaydı ve genel sorgudan sonra serbest bırakıldı. Oğlu Aydın Ilgaz ile yaşamak üzere İstanbul'a döndü.
Öncelikli olarak şiir ve öykü olmak üzere yazmaya devam etti. Adına etkinlikler ve festivaller düzenlendi. Fikri Sağlar'ın Kültür Bakanlığı döneminde devlet tarafından bir çeşit itibar iadesi olacak şekilde Kültür Bakanlığı plaketi verildi.
2 Temmuz Sivas Madımak Olayı'nda başta yakın dostu Asım Bezirci olmak üzere birçok kişinin katledildiği haberine oldukça üzülen Ilgaz, bundan 5 gün sonra, 7 Temmuz 1993'te evinde vefat etti ve Zincirlikuyu Mezarlığı'na, Asım Bezirci'nin yanına defnedildi.

Edebiyatı

Rıfat Ilgaz, edebiyat hayatına 1926 yılında Kastamonu Nazikter gazetesinde yayınlanan "Sevgilimin Mezarında" şiiriyle başladı. Bu şiiri yazdığında henüz on beş yaşında olan şair, o dönemlerde Mehmet Rıfat imzası ile yazıyordu. Hatta Kastamonu'dan geçmekte olan Faruk Nafiz'in ilgisini çekmeyi başardı. Bir süre tarz olarak kişisel şiirler yazsa da, ki bunlar Varlık, Oluş gibi dergilerde yayınlandı, daha sonra hiçbirini kitaplarına almadı. Ona göre bu şiirler gözü kapalı yaşadığı yılların ifadesiydi. Bir süre şiir tekniğine yeni bir soluk getirdiğine inandığı Nazım Hikmet ile çalıştı. Onun Bursa Hapishanesinden gönderdiği şiirleri İbrahim Sabri mahlasıyla yayınlıyordu. Nazım da Ilgaz'dan umutla söz ediyordu:
Gençlerin içinde çok beğendiğim şairler var, hepsinin ismini aklımda tutamıyorum, isimleri henüz yer etmedi, ama şiirlerini pek beğeniyorum. Şöyle aklımda kalanları, sıra tefriki yapmadan sayayım: Dinamo, Suat Taşer, Rıfat Ilgaz, A. Kadir, Orhan Kemal, Saffet Irgat vesaire...

Ayrıca Nazım, başka bir zamanda "kendi sesini bulması" için Orhan Kemal'e Ilgaz'ı örnek göstermiştir. Rıfat Ilgaz, II. Dünya Savaşı döneminde öğretmenlik yaparken hayatında ve çevresinde gördükleriyle toplumcu bir anlayışa yöneldi. Halktan biri olması ve halkın çektiklerini kendisinin de çekiyor olması bunu ifade etme isteği ve ihtiyacı yarattı. Bu amaçla çıkardığı ilk şiir kitabı Yarenlik'te (1943) çevresindeki insan hayatını anlattı. Mesela bu eserindeki "Alişim" şiirinde onun edebiyatta durduğu noktanın izleri oldukça güçlüdür.
Kasnağından fırlayan kayışa
kaptırdın mı kolunu Alişim!
...
Gidenler gitti Alişim,
Boş kaldı ceketin sağ kolu...
...
Varsın duvarda asılı kalsın bağlaman
beklesin mızrabını.

Bu şiirde toplumu birçok açıdan anlatmaktadır şair. Köyden kente göçten, işçinin durumuna kadar toplumsal gerçekleri irdelerken bir yandan da bu toplumsal gerçeklik içinde sıkışıp kalan bireyin durumunu da verir. Ne de olsa, Kızlar da emektar saz gibi iki kol ister saracak! Şiirin de kullandığı dil ise anlattığı konuların tarzına uygun bir şekilde sadedir.
Benzer bir anlayışla yazdığı ve şiirlerin bir kısmı okuldaki öğrencileriyle ilgili olan ikinci kitabı Sınıf (1944) toplatıldı ve Ilgaz hakkında soruşturma başlatıldı. O dönemde sağlık nedeniyle okuldan izinli olan şair bir süre saklandıktan sonra teslim oldu ve 6 ay hapiste yattı. Bu dönemde yaşadıklarını bir çeşit anı-roman olan Karartma Geceleri'nde, karakteri Mustafa Ural aracılığıyla anlattı.
Ilgaz, 1940'lı ve 50'li yıllarda yoğun bir şekilde dergicilikle uğraştı. Zaten zamanın ekonomik -ve biraz da siyasi- şartları daha hacimli eserlere (kitaplara) pek izin vermiyordu. Bu dönemde hükümete ve İran Şah'ına hakaretten tekrar hapise girdi. 1950 Af Kanunuyla çıktı. Daha sonradan Fedailer Mangası adını alacak bir grup aydın, bir çıkan bir kapanan dergilerde yazmaya devam etmeye çalışıyorlardı. Özellikle Rıfat Ilgaz'ın takdir ettiği Nazım Hikmet'in anahatlarını ortaya koyduğu toplumcu bir edebiyat anlayışı gelişmişti. Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Ömer Faruk Toprak, Hasan İzzettin Dinamo gibi yazarların başı çektiği bir akımdı bu.
Bu dönemde özellikle Sabahattin Ali ve Aziz Nesin'le birlikte çıkardıkları Markopaşa, Türk siyasi edebiyat tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Mizah yoluyla ülkedeki gidişatı eleştiren yazılara yer veren yayın kısa sürede büyük ilgi topladı ve iyi bir satış seviyesine ulaştı. Kapatıldıkça Hür MarkoPaşa, Yedi-Sekiz Paşa gibi başka isimlerle tekrar çıkan derginin benzer isimlerle sahteleri dahi türedi. Bu dönem Türk yazınında dergicilik dönemiydi ve benzer kadrolar sürekli olarak farklı dergilerde yazıyorlardı.
1956 yılında İlhan Selçuk'un çıkardığı Dolmuş dergisinde bir hikâye serisi yayınlamaya başladı. Daha sonra bu yazılar Hababam Sınıfı romanı oldu. Çizimlerini Turhan Selçuk'un yaptığı bu dizi çok tuttu. Yazar Stepne takma adıyla yazdığı için bu hikâyelerin kime ait olduğu da ilginç tartışmalar yaratıyordu. Bir süre sonra kendi adıyla bu yazıları topladığında birçok insan ona inanmadı. Daha sonra Ilgaz, diğer Hababam Sınıfı oyunlarını da yayınladı.
Rıfat Ilgaz romanlarının çoğunu 1970'li yıllarda yazdı. Zaten bu yıllar Türk romanında, özellikle politik içerikli eserlerde, oldukça üretken bir dönemdi. Sevgi Soysal ve Adalet Ağaoğlu gibi yazarlar 12 Mart romanı diye tabir edilen türde eserler yazarken Ilgaz daha önceki dönemleri de kapsayan eserlere imza attı. Özellikle Kastamonu hayatını kaleme aldığı romanlarında "yerel" edebiyata eğilim gösteriyor gibi görünse de, bu eserlerinde anlattığı hayatlarla halkın tarihsel süreç içerisindeki durumunu işlediği için halkçı edebiyat çizgisini sürdürdüğünü söylemek mümkündür. Tarz olarak da yine bu dönemde, Adalet Ağaoğlu, Füruzan ve Oğuz Atay gibi yazarlarda görüldüğü üzere, modernist edebiyatın ortaya çıkmaya başlamasına rağmen, o Toplumcu Gerçekçi anlayışını devam ettirdi.
Yazarın öykücülüğü özellikle mizah alanında gelişti. Öyküleri Markopaşa dönemlerine gitmektedir. İlk öykü kitapları olan Radarın Anahtarı ve Don Kişot İstanbul'da 1957 yılında yayınlanmışlardır. Toplumsal değişimleri ve çarpıklıkları hicveden bu mizah öykülerine örnek olarak Sosyal Kadınlar Partisi'ndeki kentleşme ve toplumda kadının yeri üzerine eleştiriler verilebilir. Biraz da bu nedenle Ilgaz, Hababam Sınıfı eserlerinin film uyarlamalarından çok da memnun olmadı. Bu uyarlamalar eserlerinin toplumsal hiciv kısımlarını eleyip yerine basit bir gülmece anlayışı getirdiler.
Yaşamını son dönemlerinde yazar özellikle anı ile çocuk edebiyatı türüne ağırlık verdi. Öğretmenlik yıllarından kalma bir idealizmle özellikle yeni nesile yönelik çalışmaları tercih etti. Anıları uzun bir tarihsel geçmişe ışık tutarken (1910'lardan bu yana yazar Türkiye'nin tarihsel geçmişini bizzat yaşamıştır) çocuk romanları yeni bir süreç için hazırlık görevi görüyordu. Zaten Okutmak Üzerine şiirinde şöyle der:
Sınıfın ozanıyım mimli
Hababam Sınıfı'nın yazarıyım ünlü
Kim ne derse desin, çocuklar için yazdım hep.
...
İki iş tuttum ömür boyu köklü.
Çocukları okutmaktı ilk işim.
İkincisi,
Yazdıklarımı çocuklara okutmak.

1980'li yıllarının çoğunu panellerde ve imza günlerinde geçiren Ilgaz için 1990'li yıllarda "plaketler" dönemi oldu. Son şiirini 19 Kasım 1991'de yazdı:
Son Şiirim
Elim eline değsin
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım.

Uğur Mumcu'nun öldürülmesini takiben Sivas Madımak Olayı'nın olması yazarı duygusal açıdan oldukça yordu. Özellikle bu son dönemlerini Mehmet Saydur oldukça detaylı anlatmaktadır. Bu olaylardan kısa bir süre sonra da Ilgaz vefat etti, 7 Temmuz 1993.

Kastamonu ve Rıfat Ilgaz

Doğduğu ve yetiştiği kent olan Kastamonu'ya bağlılığını her fırsatta dile getirmiş olan Ilgaz, zaten soyadı devrimiyle kendine bu kentin en büyük simgesi olan Ilgaz Dağlarının ismini soyadı olarak seçti (1934). Özellikle doğduğu Cide ve kültürüne ve insanına yapıtlarında yer verdi. Sarı Yazma, Yıldız Karayel, Halime Kaptan ve Karadenizin Kıyıcığında gibi romanlarında bu yöreyi tema olarak aldı. Kastamonu ve Cide'de adına etkinlikler düzenlenmektedir.
Rıfat Ilgaz'ın Kastamonu ile ilgili yönlerini en iyi veren kaynaklardan biri, onunla tanışıp birlikte çalışmalar yapmış olan Mehmet Saydur'dur. Ilgaz üzerine birçok araştırması olan yazar, onunla anılarını Rıfat Ilgaz'lı Yıllar adlı eserinde yazmıştır.
Her yıl memleketi olan Cide ilçesinde 7-8-9 Temmuz tarihleri arasında Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma ve Kültür Sanat Festivali yapılır. Sanatçı her yıl orada konserler, paneller , dinletiler eşliğinde anılır.

Yapıtları

Şiir kitapları

  • Yarenlik (1943): 1946'da ikinci basımı yapıldı.
  • Sınıf (1944): Kovuşturmaya uğradı. 6 ay hapis yattı.
  • Yaşadıkça (1947): Toplatıldı.
  • Devam (1953): Toplatıldı.
  • Üsküdarda Sabah Oldu (1954)
  • Soluk Soluğa (1962): Yeni şiir çok azdır, genellikle derleme.
  • Karakılçık (1969)
  • Uzak Değil (1971)
  • Güvercinim Uyur mu (1974)
  • Kulağımız Kirişte (1983)
  • Ocak Katırı Alagöz (1987)
  • Çocuk Bahçesi (1995): Çocuklar için şiirler
  • Bütün Şiirleri (1983): 9 cilt olarak
  • Bütün Şiirleri: 1927-1991 (2004)

Romanları

  • Hababam Sınıfı (1957): Önce dizi hikâye olarak Dolmuş dergisinde yayınlandı. Sonradan roman olarak toplandı. Film uyarlamalarına esin kaynağı oldu. Ayrıca tiyatroda da sahnelendi.
  • Pijamalılar (Bizim Koğuş) (1959): Önce Bizim Koğuş adıyla yayınlandı. Daha sonra 1973'te Pijamalılar olarak çıktı.
  • Karadenizin Kıyıcığında (1969)
  • Halime Kaptan (1972)
  • Meşrutiyet Kırathanesi(1974)
  • Karartma Geceleri (1974): Yusuf Kurçenli tarafından filmi çekildi. Başrolünü Tarık Akan oynadı.
Ana madde: Karartma Geceleri (film)
  • Sarı Yazma (1976)
  • Yıldız Karayel (1981)
  • Apartıman Çocukları (1984)
  • Hoca Nasrettin ve Çömezleri (1984)
  • Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (1987)

Anı kitapları

  • Yokuş Yukarı (1982)
  • Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra (1986)
  • Dördüncü Bölük (1992): Damian Croft tarafından İngilizce'ye çevrildi, Milet Publishing tarafından yayınlandı.

Köşe Yazarlığı

  • Nerde Kalmıştık
  • Cart Curt

Öykü kitapları

  • Radarın Anahtarı (1957)
  • Don Kişot İstanbul'da (1957)
  • Kesmeli Bunları (1962)
  • Nerde O Eski Usturalar (1962)
  • Saksağanın Kuyruğu (1962)
  • Şevket Ustanın Kedisi (1965)
  • Garibin Horozu (1969)
  • Altın Ekicisi (1972)
  • Palavra (1972): Önceden Don Kişot İstanbul'da adıyla yayınlandı.
  • Tuh Sana (1972)
  • Çatal Matal Kaç Çatal (1972)
  • Bunadı Bu Adam (1972)
  • Keş (1972)
  • Al Atını (1972)
  • Hababam Sınıfı Uyanıyor (1972)
  • Hababam Sınıfı Baskında (1972)
  • Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1972)
  • Rüşvetin Alamancası (1982)
  • Sosyal Kadınlar Partisi (1983)
  • Çalış Osman Çiftlik Senin (1983)
  • Şeker Kutusu (1990)

Çocuk edebiyatı                           

  • Bacaksız Kamyon Sürücüsü
  • Bacaksız Okulda
  • Bacaksız Paralı Atlet
  • Bacaksız Tatil Köyünde
  • Bacaksız Sigara Kaçakcısı
  • Öksüz Civciv
  • Küçük Cekmece Okyanusu
  • Cankurtaran Yılmaz
  • Kumdan Betona
  • Çocuk Bahçesi(Şiir)

Tiyatro Oyunları

  • Hababam Sınıfı Ulvi Uraz Tiyatrosu tarafından sahnelendi1965
  • Hababam Sınıfı Uyanıyor: Filme çekildi.

  • Hababam Sınıfı Baskında
  • Hababam Sınıfı Sınıfta kaldı: Filme çekildi.
  • Türk Çocukları Türk Çocukları: Çatalzeytin Festivalinde öğrenciler tarafıdan sahnelendi.
  • Çatal Matal Kaç Çatal (1972): Daha sonra Uzun Eşek Oyunu olarak yeniden yazıldı. Çatal Matal 1972'de Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu tarafından, Uzun Eşek ise Cide'de sahnelendi.
  • Abbas Yola Giden: 1993'de Kartal Rıfat Ilgaz Sahnesi Oyuncuları tarafından sahnelendi.

Ödülleri

  • 1982 Yıldız Karayel ile Madaralı Roman Ödülü
  • 1982 Yıldız Karayel ile Orhan Kemal Roman Armağanı
  • 1987 Ocak Katırı Alagöz ile Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü
  • 1993 Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü.

Türkiye'de Rıfat Ilgaz

    Rıfat ılgaz sokağı kastomonu.gif
  • Her yıl vefat ettiği gün olan 7 Temmuz'da, Cide, Kastamonu'da adına Sarı Yazma Festivali düzenlenmektedir.
  • Adına şiir ödülü verilmektedir.
  • 6 Aralık 1982'de İstanbul Şan Müzikholü'nde 55. sanat ve 70. yaş günü kutlandı.
  • 1984'te Cide Postası gazetesi ve Çınar Yayınları tarafından ortak olarak, Rıfat Ilgaz-Cide Edebiyat ödülü verildi. Kazanan "Sekizinci Renk" şiiriyle, Seval Esaslı'dır.
  • 1986'da aynı ödül mizah hikâyesi dalında Muzeffer Abayhan'a verildi.
  • 28 Nisan 1986'da Harbiye Konak Sineması'nda 75. yaş günü kutlandı.
  • 12 Mart 1990'da Türkiye Yazarlar Sendikası, İstanbul Karaca Tiyatro'da Ilgaz'ın da katıldığı Ustalarla Birlikte gecesi düzenledi.
  • Karartma Geceleri romanı Yusuf Kurçenli tarafından filme çekildi. Mustafa Ural rolünü, Tarık Akan oynadı. Film birçok ödül aldı.
Ana madde: Karartma Geceleri (film)
  • Kastamonu'da, 2 Mayıs 1991'de eskiden oturduğu sokağa adı verildi. Ayrıca adına bir süre oturduğu (Ataköy, İstanbul)'da bir bulvar ve İncirli Bakırköy'de bir kütüphane bulunmaktadır. Cide'deki bir cadde Rıfat Ilgaz caddesi, belediye parkı da Hababam Sınıfı Parkı yapıldı.
  • 11-19 Aralık 1991 tarihleri arasında Türk Yazarlar Sendikası ve PEN Yazarlar Derneği tarafından İstanbul, İzmir, Ankara ve Kastamonu'da 80. yaş günü etkinlikleri düzenlendi.
  • Bakırköy Belediyesi'nce adı verilen kültür merkezi, Bahçelievler Belediyesi'nin ayrılmasıyla başına geçen Refah Partisi tarafından Necip Fazıl Kısakürek olarak yeniden adlandırıldı. Siyasi olduğu açık olan bu eylem basında tepki topladı.
  • 10-12 Mayıs 2006'da Ankara Üniversitesi, Kastamonu Meslek Yüksek Okulu'nda Rıfat Ilgaz Sempozyumu düzenlendi.
  • 12.Cide Rıfat Ilgaz Sarıyazma Kültür ve Sanat Festivalin'de doğduğu ev Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanatevi olarak açıdı (6 Temmuz 2007)
  • T.C.Kastamonu Üniversitesi Cide Rıfat Ilgaz Meslek Yüksekokulu açıldı.(21 Ekim 2008)

Dünya'da Rıfat Ilgaz

  • Yakın zamanda Bacaksız serisi Almanya'da çevrilip yayınlanmaya başlandı.
  • Dördüncü Bölük kitabı Damian Croft tarafından İngilizce'ye çevrildi ve Milet Publishing tarafından Fourth Company başlığıyla yayımlandı
  • Şiirleri birçok akademik dergide çeviri olarak yayınlandı.
  • Bazı eserleri bölümler halinde yurtdışında hazırlanan Türk edebiyatı antolojilerinde ve araştırmalarında yer aldı     (Alıntı : İnt.Vikipedi Öz.Ans.)

               ŞİİRLERİ     (Seçki)                                                                                                                           

AYDIN MISIN  
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol 
 
(1968)
Karakılçık adlı şiir kitabından (1969)
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ


ALİŞİM
Kasnağından fırlayan kayışa
kaptırdın mı kolunu Alişim!
Daha dün öğle paydosundan önce
Zilelinin gitti ayakları,
Yazıldı onun da raporu:
"ihmalden!"
Gidenler gitti Alişim,
Boş kaldı ceketin sağ kolu...
Hadi köyüne döndün diyelim,
tek elle sabanı kavrasan bile
Sarı öküz gün görmüştür,
Anlar işin iç yüzünü!
üzülme Alişim, sabana geçmezse hükmün
Ağanın davarlarına geçer...
Kim görecek kepenek altında eksiğini
kapılanırsın boğaz tokluğuna.
Varsın duvarda asılı kalsın bağlaman
beklesin mızrabını.
Sağ yanın yastık ister Alişim
sol yanın sevdiğini.
Kızlarda emektar sazın gibi
Çifte kol ister saracak!
   Rıfat ILGAZ 
BİLMEYECEKLER 
Geride kalanlara ne bırakacağım,
Çocuklarıma,
Onların  da çocuklarına?

Olsa olsa
Karadeniz'den payıma düşeni…
Beş on evlek yer gökyüzünden.

Ne vermek istedimse sağlığımda,
Ne veremedimse,
Gizlenip kaçışlardan.

Biliyorum bu yüzden
Yokluğumu çekmeyecekler,
Hep yaşıyormuşum gibi gelecek onlara
Biraz ötelerde, uzaklarda.

Babamız diyecekler, dedemiz,
Dur durak bilmezdi,
Dert nedir, tasa nedir bilmezdi…

Neyi bildiğimi bilmeyecekler.

Rıfat ILGAZ
Kulağımız Kirişte  adlı şiir kitabından 1983
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)


BİR KOZADA                             

Geç kalmadık tam zamanı
İş başlamaktaydı başladık
Örüyoruz kozamızı birlikte
Zaman da bir kozadır ipek böceğim
Her solukta örülen
Bir dışındayız bir içinde

Bir gün bizim de dokunacak
Atlasımız çalışkan ellerde
Gül yaprağı inceliğinde duru
Sabahların eridiği mavilikte
Mekikler söyleyecek türkümüzü
En güzeli bu değil mi övgünün
En sürüp gideni ipekte

İlk yağışla başladı diriliş
Özsuyla buğulandı dalların ucu
Yaprağa durdu dipten doruğa
Bahçedeki dut ağacı

(1970)
Rıfat ILGAZ
Uzak Değil adlı şiir kitabından 1970 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
BİR SINAVSA EĞER

Girdiğim çıktığım yerler tanığımdır
Kapımı çalanlar gece yarılarında
Okunan kararlar yüzüme karşı
Korkmuyorum duygusal bitişlerden
Tükenen kurşun kalemler tanığımdır

Ölümle burun buruna bir gençlik boyu
Sıtmasında vereminde Anadolu'nun
Dönülmez bekleme kamplarında
Suçsa suç, sorguysa sorgu, hapisse hapis
Yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda
Elimde hep böyle tükenen bardak

Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde
Ölümün anlamı değişti birden
Eskiden yataklarda beklerdik
Ders mi sınav mı görev mi belli değil
Gelecekse ayakta bulsun dimdik
Açılan bir sorumsuz yaylım ateş
Bir top karanfildir göğsümüzde
Rıfat ILGAZ

BİRAZ DAHA SABIR 
Gözünü yıldırmasın karakış, 
Altında sağlama yatağın, 
Hastanede sıran var. 
Ne kaldı ki şurada, 
Ekim, Kasım, derken Aralık 
Sabrın tükenmezse eğer, 
Heybelide'sin bahara doğru. 
Bilirsin can boğazdan gelir, 
Senin neyine şu bakır mangal, 
Çıksın çadırcılara... 
Bilmem işine yarar mı artık, 
Şu duvardaki palto, 
Yok işte çalışmaya dermanın! 
Hele otursun şu barış yerine, 
Sık dişini! 
Her şey düzelecek yakında, 
Her şey yoluna girecek; 
Doktor kapına gelecek, 
İlaçlar ayağına. 
Bakma kesildiğine terkosun 
Şerbet akacak çeşmelerden! 
Bu sıcağa kar mı dayanır, 
Dirilirsin bayrama varmadan, 
Kalkarsın ayağa. 
Sıtmalı kızının 
Doya doya öpersin yanaklarını. 
Biraz daha sabır, aslanım, 
Biraz daha sabır! 

Rıfat ILGAZ


BİZ DAR GEÇİT BEKÇİLERİ

Yaşam durur mu biz yerimizde saysak bile
Hele bunalımlı bir döneme girdik mi
Oluşturur çocuklarımızı mevsiminden önce

Kapatır gerekirse arayı yaşamdır o
Durmuş oturmuş adam çıkarır bir çocuktan
Ya da bir delikanlı başında kavak yelleri

Yaşam mı yapar bilemezsin yoksa biz mi
Biz dar boğaz bekçileri yaşlılar
Dalından koparır da sarsak ellerimizle
Sıyırır kabuğundan cascavlak bırakırız
İsteriz ki ezilmesinler ayak altında
Çetin ceviz olsun evlatlarımız

Süreriz önlerine tekel kitaplarını
Sayfaları kırmızı kalemlerle çizilmiş
Ders isteriz çalışsınlar ha babam ha
Bir tıkaç kulaklarına öğütlerimizden
Büyüsünler dizlerimizin dibinde
Burun kemerlerimizde emekli gözlüğü
Bir mandıra düşlerken yeni tasarılarda
Geçip karşılarına azşekerlimizi içeriz

Bir bakarız uyumuşlar büyümüşler
Başlarına buyruk çetin ceviz olmuşlar
Kara kara düşünür kaşırız ensemizi
Düşünen bir babayızdır bir babahindi

Ne beklemiştik önce ahlâk değil mi
Biraz da saygı kendimiz için
Erdemli olmalarını istemedik mi
Mutlulukları değil miydi tek dileğimiz
Hani şu ömür boyu beklediğimiz mutluluk
Bekleyip de erişemediğimiz
Bir ömür boyu da siz bekleyin demedik mi
    
Rıfat ILGAZ
BİZ TAŞRA MEMURLARI
Kamyondan indiğim gün, 
Tanıttılar kahve arkadaşlarımı, 
İlk çayı kaymakamdan içtim 
İlk sigarayı tapucudan 
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diye, 
O akşam oynadık ilk prafayı, 
Kapıgı beş kuruştan 
Yemekten sonra çalındı 
En güzel plak şerefime! 
Dert yanarken gazetelerden 
Dört günlük diye en yenisi, 
Almaz oluverdik elimize. 
Bir kasabanın da bulunur kendine göre 
Taze havadisi; 
Akşama doğru, 
Selami Efendiyi dinle yetişir! 
Çok geçmeden bizim de karıştı 
Dedikoduya adımız 
Benim de merhabasını kolladıklarım oluyor 
Yer gösterip kahve ısmarladıklarım. 
Bile bile yenildiğim de oluyor 
Bizim muhasebeciye; 
Maaşımız vilayet bütçesinden, 
Pamuk ipliğine bağlı mesken bedelimiz 
Geçinmeye geldik ! 
Girince İhsan Efendi, 
Şöyle bir doğrulacaksın ister istemez 
Biz seçmezsek de mutemedizdir. 
Defter açmışız dükkânında 
O bilir tutarını maaşımızın, 
Başkandır yüzde yüz bu seçimde 
Arkası dağ gibi kaymakama dayalı. 
Kapı bir komşumuzdur, 
Kurtarır bizim sokağı çamurdan 
Hiç olmazsa köşe başına 
İki fener olsun astırır 
Kaymakam hoş sohbet adam 
İyi bektaşi fıkraları bilir. 
Hoşlanmasak da güldürür bizi, 
Karışmaz girdisine çıktısına kimsenin, 
Bayılır horoz dövüşüne 
Cami avlusunda kazanılmış 
Ne ünlü dövüşler biliriz! 
Kendi havasında Burhan Bey 
Dayanamaz peynirli pideye; 
Kimin yoğurdu kaymaklı 
Kimin yağı kekik kokar, 
Ona sor! 
İşinin ehli adamdır severiz 
Esnafa yıkım olmadan, 
Ayırır akla karayı... 
Şunun şurasında kaç kişiyiz ki, 
İste geldik gidiyoruz, 
Ne çıkar kötülükten! 
Gördün mü sorgu hakimini, 
Dünya umurunda değil, 
Nesine gerek elin beş keçisi. 
Piket tam meslek oyunu 
Kim demiş dut yemiş bülbül diye 
İste çözüldü dilinin bağı, 
Yüzlük kağıt var elinde... 
Bu kahvede geldi Bekir Efendi'nin 
Emeklilik emri... 
Çok iş var daha onda. 
Kim ne derse desin, aznifte yok üstüne 
Bayılır dört koluna bu oyunun. 
Nargilenin marpuçu bir elinde, 
İşte öbüründe domino taşları 
Sor, eliyle koymuş gibi bilir, 
Düşeş kimdedir... 
Hele bak, bir domuzluğu var, 
Hem dübeşe yirmi beş yazdıracak. 
Hem bağlayacak dört başı 
Kolayına mı usta oldu 
Tavlada ormancımız; 
Altınla ödedi her pulunu teker teker, 
Kendi kapısından iyi bilir, Se-yek kapısını 
Plaka tutmasına 
Hesab-ı cariden fazla yatar aklı 
Banka müdürü'nün. 
Hani Veznedar da yabana atılmaz 
Bakma para sayarken 
İki de bir süngere yapıştığına, 
Sen hüneri kağıt düzerken gör!.. 
Kahveden yönetir nüfusçu'muz 
Doğumla ölümü. 
Can ciğerdir Doktor'la; 
Şüphelidir yediklerinin ayrı gittiği. 
Başkâtibin çayı kıtlamadır, 
Kaymakam'ın gözünün önünde, 
Çay bardağında çeker konyağı, 
Yudum yudum çaktırmadan; 
Küçük yer söz olur! 
Hacizde olsa gerek icracı, 
Bugünde bulunmadı yoklamada, 
Hesabına çek iki çizgi daha, 
Kaldırır 
Köylere çıkmış olacak, 
Havalar da soğudu 
Hayvanı çift heybelidir, 
Benzinsiz çıkılmaz yola. 
Hele dönsün, bir âlem yaparız 
Komutan'ın evinde; 
Yeni plaklarımız da var. 
Heybeler boş dönecek değil ya, 
Kızarmış iki tavuk olsun bulunur, 
Arpalıktan dönüyor! 

Rıfat ILGAZ
BİZİM KASABAMIZ Ortasındayız memleketin, Uzak değiliz Ankara'dan Yakınız yakın olmasına; Gelen olmaz, Halimizi gören olmaz. Asfaltmış yolları boydan boya, Lambalar yanarmış dizi dizi. Büyük laflar eden Büyük adamları varmış. Dayalı döşeli apartmanlarında Seçme insanlar yaşarmış, Yasarmış yaşamasına. Ama sokaklarında bizim kasabanın İdare lambası yanmaz, Göz gözü görmez, tozdan dumandan Oysa ki belediyemiz vardır Kavga dövüş seçtiğimiz Belediyesinde meclisimiz vardır, Vardır var olmasına. Kerpiçtir evlerimiz, Yatarız ahir sekisinde Bir yanımızda karımız, çocuğumuz Bir yanımızda çiftimiz, çubuğumuz Tezek yakarız odun yerine; Saç üstüne saman yakarız, Gaz yerine. Düğün olur, dernek olur, Kazım'ın gırnatasında aynı hava: "Ankara'nın taşına bak" ... Bir toprağımız vardır bize dost İki ağız buğday verir, Ama ne buğday Ambarlar almaz, gömeriz. Yıl olur tohumluk kalmaz elimizde, Tarla gider tapu gider. Uğraş didin altımızda hasır yok, Sen gel de işin çık içinden: "Tarla mı kesekli, biz mi kaçamıyok?" Fakili'ya tren gelir Kayseri'den, Biner gider işsiz kalan köylümüz. Bulgur gider, pekmez gider elimizden, Ankara'dan emir gelir, Nutuk gelir. "Nevürek, hemşerim, nevürek. Ağlayak da gözden mi olak, Dövünek de dizden mi olak."
Rıfat ILGAZ
BU DA BİR ÖZGÜRLÜK ŞİİRİ

1944 yılındasın yanlışın yok,
Kıştı girdiğin, temmuz ortasındasın.
Emirle de olsa açıldı ya
İşte demir kapılar ardına kadar,
Dışardasın!

Tepende ne zamandır unuttuğun güneş,
Liman bildiğin gibi yerli yerinde
Hazır Karadeniz seferine şu vapur,
Şu mavna Haliç'ten geliyor.
Poyrazdır bir uçtan bir uca esen
Çekebilirsin ciğerlerine!
Bu ses fren gıcırtısıdır,
Durdu Beşiktaş tramvayı durakta.
Gidemezsin elinde değil;
Emrindesin insanı hiçe sayanların.
Bir liseli talebeyle vurulu bileklerin
Kırk mahkûmun sürüklediği zincire.
Tek suçunuz hür insanlar gibi konuşmak,
Kitaplar suç ortağınız!
1944 yılındasın yanlışın yok,
Doğrudur dağıldığı esir pazarlarının,
Tek forsa kalmadı kalyonlara çakılı,
Roma sirklerinde atılmıyor köleler
Aç aslanların ağzına,
Çoktan yerle bir ettiler Bastil'i
Kenar mahalleliler.
Özgürlük şarkısıdır söylenen Volga boylarında.
Ne Taif'tesin, ne Magosa zindanında
Yalnız namı kalmıştır kaleme alanın
"Vatan Kasidesi"ni.
Seviyoruz her zamandan fazla Fikret'i
Yeni anlaşıldı manâsı "Millet Şarkısı"nın,
Aynı "Sis"tir memleketin üzerindeki.
Bugün de vaktinde çıktı gazeteler
Geçti ilk sayfalara Beşiktaş cinayeti;
Ismarlama yazıları üstât kalemlerin
Taksim'deki ziyafetten resimler…
Çeyrek saat uzaktasın çok değil,
O meşhur Babıali'den.
Tek satır yok sayfalarda
Bu zincirleme tutsaklık üstüne.
Çekildi dış kapıdan demir sürgüler,
Tuttu süngülüler yolları
Topyekûn himayesindeyiz zincirlerin.(*)

Yaşadıkca adlı şiir kitabından 1948
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)


Rıfat ILGAZ
BUNCA YÜZYILDIR Biz uygarız haaa!.. Biz, diyorsam… Yanlış anlaşılmasın, Bir Türk olarak söylemiyorum Türklük adına değil, konuşmam… Hem ne haddime, Bu işin tapusunu taşıyanlar var cebinde. Aman yanlış anlaşılmasın, Biz, diyorsam… Dünyalılar adına konuşuyorum, Biraz da insan olaraktan, Biz diyorum, biz uygarız haaa!.. Kuşkuluyum durumumuzdan doğrusu, Uygarlıkta nerelerdeyiz, Kaç karış ilerde? Öyle ya bunca çaba Bir düzey tutturabilmek içindir, Bir amaca ulaşmak için olsa olsa. Soruyorum, nereye vardık, Arpa boyu yol alabildik mi? Hangi düzeydeyiz uygarlıkta? Hele bir göz atalım özgeçmişimize Neler yapmışız bu uğurda, Neler başarmışız insan olarak? Taş dönemi, kazma, balta Tunç dönemi, demir dönemi, Kılınç kalkan, top tüfek… Daha da önemlisi Uzayda perendeler ata ata Füzeler çağına girmek… Bütün bunlara izninizle Vurduk mu yaldızını sanatın, Uygarlığın görevi tamam! Tüm bu çabalar, sözümona, İnsan olmamız içindir, Uygarlık bi yana!.. Ne denli kalın kafalı, Ne denli dar görüşlüymüşüz ki Öğrenelim diye insanı iyice Kıymışız binlercesine acımadan. Yetmiyormuş gibi, Tüm ezilmişlere yıkmışız Bu kırımların suçunu bir de… Ne insanmışız, değil mi? Tüh be! Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları


CENAZE

Omuzlanınca tabutun
ilk defa kurtuldu ayakların topraktan;
pek muhteşem oldu medreseden çıkışın.
Bir dilim ekmeği çok görenler
yüzüne bakmayanlar sağlığında
dikildiler yol üstüne
bir selâmla ödediler bütün borçlarını…
Üzülme, gelmiyor diye çelenkler peşinden,
mevsimsiz oldu ölümün…
Ne olurdu bir kış daha bekleseydin,
bahar gelir çiçekler açardı…
Ölümün kimseyi sevindirmedi,
atsız arabasız kalktı cenazen.
Zaten alçak gönüllü bir adamdın,
herkesten uzak yaşadın
cami avlusunda.
Ölümün de gürültüsüz olsun!

Yarenlik adlı şiir kitabından 1943
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
RIFAT ILGAZ

ÇEMBER Büyük kentlerde artık Çocuklar çember çevirmiyorlar… Yazık! Sokaklar tıklım tıklım Çocuklara yer yok ki çevirsinler Ama büyüklerin altında dört teker Bir gidip bir geliyorlar! İş mi yaptıkları sanki! Belki iş… Kim bilir, Belki de gösteriş… Nerde bu hoyratça dönen tekerlekler Gösteriş için… Nerde o başımızı döndüren Şıkır şıkır çemberin güzelliği!
Kulağımız Kirişte  adlı şiir kitabından 1983
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder