Bu Blogda Ara

4 Ekim 2010 Pazartesi

GOETHE







Johann Wolfgang Von GOETHE

Alman şair, tiyatro yazarı ve romancı, Alman edebiyatındaki Coşkunluk akımının (Sturm und Drang) ve Klasik Dönem'in Schiller'le birlikte en önemli temsilcisi. 28 Ağustos 1749'da Frankfurt am Main'da doğdu, 22 Mart 1832'de Weimar'da öldü. Varlıklı bir ailenin oğluydu, Leipzig ve Strasburg'da hukuk öğrenimi gördü. Strasburg'da tanıştığı Herder'in yardımıyla Shakespeare'in yapıtlarını okudu,
öğrenimini bitirip Frankfurt'a dönünce kendini edebiyata verdi.


AVCININ AKŞAM ŞARKISI
Yürüyorum kırda sessiz, yabanıl
Elimde tüfek sürüne sürüne;
Gözlerimde senin ışıklı yüzün,
Tatlı hayalin gülümsemede.

Gezmedesin sen şimdi, sevimli
Kırlar içinde vadilerde;
Ah, benim uçup giden hayalim
Bilmem görünür mü sana bir kere?

Görünür mü yaslı gamlar içinde
Diyar diyar gezen bu hayal sana?
Yanında ayrı düştüğü için
Yürür giderken ufuktan ufka.

Yalnız seni kurar, seni görürüm
Yüzün sanırım bakınca aya
Bir sessiz güven kaplar içimi
Ah, bilmem ki ne hal oldu bana?


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Selâhattin BATU



DİNMEYEN AŞK
Bakmadan kara,yağmura,
Göğüs vererek rüzgâra,
Kayalar içinde ıslak,
Sisleri aşıp koşarak,
Sevmek, bıkmamak sevgiden!
Dinlenmeden, ara vermeden!

Ömrün tadını, neşesini
Taşımadansa boş yere
Ben ıstırabı, acıyı
Üstün tuttum sevinçlere,
O yakınlık duygusunu,
Gönülden gönüle akışı;
Ah bir şeye benzemez
İnsanı yaratır acı!

Nereye kaçayım, nereye?
Ormanlara mı, ırağa mı?
Boşuna her şey, boşuna!
Huzura varmayan neşe
Ey aşk! Her şeyin başı!


Johann Wolfgang Von GOETHE



GECE ŞARKISI
Ah, o yattığın yumuşak yastıkta
Şöyle kulak ver bana rüyanda,
Başucunda çaldığım şarkıyla
Uyu rahatça, ne istersin daha?

Başucunda çaldığım şarkıyla
Gökteki yığın yığın yıldızlar
Ölümsüz duyguyu mutlulamada;
Uyu rahatça, ne istersin daha?

Ölümsüz duyguyu mutlulamada
Yeryüzündeki gürültülerden
Yüceltmede beni gökler katına;
Uyu rahatça, ne istersin daha?

Yeryüzündeki gürültülerden
Ayırırsın beni çok uzaklara
Bağlarsın beni o serinliğe
Uyu rahatça, ne istersin daha?

Bağlarsın beni o serinliğe
Şöyle kulak verip bana rüyanda,
Ah, o yattığın yumuşak yastıkta
Uyu rahatça, ne istersin daha?


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Selâhattin BATU

GEZGİNİN GECE ŞARKISI
Sen ki göklerden gelensin
Bütün ferahı, acıyı dindirensin,
Kat kat kederli olana
Kat kat sevinç veresin,
Ah, bıktım artık sürüklenmekten!
Bütün bu acılar, sevinçler niye?
Ey tatlı sükûn,
Gel, ah, gel artık göğsüme!


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Selâhattin BATU




İNSANLIĞIN SINIRLARI
Eğer o eski
Mübarek Tanrı,
Devrilip dönen
Bulutlar üstünden
Mutlu şimşekler
Serperse yere;
Kalbimde çocuksu
Bir bağ ve korku,
Öperim sarılıp
Eteklerini.

Çünkü bir insan
Mutlu Tanrılarla
Ölçmesin kendini.
Kalkıp yerinden
Değerse başıyla
Yıldızlı göklere,
Kurtulur ayağı
Bastığı topraktan
Eğlenir yel, bulut
Bu hevesiyle.

Fakat o, kemiği
Etiyle yiğitçe,
Durarak basarsa
Bu sağlam yapılı
Dünyanın böğrüne;
Yetişmez o zaman
Benzetmek kendini
Bir asma dalına
Yahut meşeye

Nedir ayıran
Tanrıyı kişiden?
Sayısız dalgalar,
Durmadan değişen,
Ölümsüz bir akış:
Bir dalga kaldırır,
Bir dalga yok eder
Ve bizi batırır.

Küçücük bir çember
Sınırlar bu ömrü.
Sayısız nesiller
Durmadan dizilir
Daima var olan
Bu sonsuz zincire.


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Selâhattin BATU



PERİLERİN ŞARKISI
Geceyarısında, dalınca uykularına insanlar,
Gösterir bize yüzünü ay
Ve yıldız ışıklarını
Dolanır, şarkılar söyleriz
Ve bu anlarda ancak severek dansederiz.

Geceyarısında, dalınca uykularına insanlar,
Çayırlarda, su çiçeklerinin yanında
Ararız yerimizi biz
Dolanır, şarkılar söyleriz
Ve dansını ederiz bir rüyanın.


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Oğuz AKALIN


SEVGİLİ YAKINLIĞI
Seni hatırlarım sulara günün
Şavkı vurunca;

Seni hatırlarım, dalgalara ay
Renkler verince.

Seni görür gözüm uzak yollarda
Tozlar kalkarken;

Derin gecelerde, dağ yollarında
Yolcu titrerken.

Seni işitirim, boğuk seslerle
Su yükselince;

Kırlarda sükûtu dinlerim gece
Her şey susunca;

Uzakta da olsan, ben yanındayım,
Sen yanımdasın.

Gün söner,yıldız ışır gökte, ah!
Burda olsaydın.


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Selâhattin BATU

UZAKTAKİ SEVGİLİYE
Seni kaybettiğim, söyle gerçek mi?
Ey güzel bırakıp beni gittin mi?
Her name, her söz kulaklarımda
Hâlâ bugün gibi çınlayıp durmada.

Bir yolcu nasıl bakışlarıyla
Delmeye çalışırsa mesafeyi,
Nasıl keşf için uğraşırsa
Havada gizlice şakıyan serçeyi;

Öyle aranıyor gözlerim durmadan
Tarlayı, çalıyı, ormanı tekrar;
Ey güzel sevgilim, dön artık bana!
Seni çağırıyor söylediğim şarkılar!


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Selâhattin BATU

ZÜLEYHA'YA
Seni kokulariyle okşamak için,
Artırmak için sevincini,
Sayısız güller goncalanırken
Alevler içinde yakmalı içini.

Bana baştanbaşa bir dünya gerek
Bir şişeceğim olması için
İçinde kokular ölümsüz kalan
Parmakların kadar ince ve narin.

Bir dünya ki hayat coşkunluğundan
Taşıp kabaran arzularla
Bir ceza olmuş bülbüllerin
Sevgilerine, şarkılarına.

Bu acı azap mı vermeli bize.
O iken artıran neşemizi.
Mahveden, ruhlar değil mi, binlerce,
Timur'un şanını, ülkesini.


Johann Wolfgang Von GOETHE


Çeviri: Selâhattin BATU




YAPITLARI
Anette-Lieder (Anette İçin Şarkılar, 1765-1768)
Die neuen Lieder (Yeni Şarkılar, 1770)
Römische Elegien (Roma Ağıtları, 1789)
Westöstlicher Diwan (Doğu Divanı, 1819)
Marienbader Elegien (Marienbad Ağıtları, 1823)


Goethe’nin Kısa Yaşam Öyküsü
Johann Wolfgang von Goethe 28 Ağustos 1749’da Frankfurt-Main’de doğdu. 22 Mart 1832’de Weimar’da öldü. Şiir, oyun, roman ve denemeler yazdı. Doğa bilimleriyle uğraştı; insan anatomisi ve botanik konularında araştırmalar yaptı. Babası varlıklı bir hukukçu, annesi ise bir memur ailesinin kızıydı. Kültürlü bir adam olan babası daha çocukken Goethe'ye Latince, Yunanca, İbranice, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca öğretti. 1765’te hukuk öğrenimi yapmak için Leipzig’e gitti. Oradayken şiir ve oyun yazmaya başladı. Hukuk öğrenimini tamamlamak için Strasburg’a gitti. Orada geçirdiği bir buçuk yılda gerçek edebiyatçı kimliğini buldu. Ünlü düşünür Herder’le dostluk kurdu. Halk edebiyatıyla ilgilendi, Alman gotik sanatını yakından tanıdı. 1775’te tanıştığı Weimar Dükü Karl August, onu özel elçilik danışmanı yaptı. Maden ocakları ve ormanların denetimini üstlenen Goethe, doğabilim araştırmalarına yöneldi. Kendinden daha yaşlı bir soylu kadın olan Frau von Stein’a aşık oldu. Weimar’da on yıldan fazla kalan Goethe, 1786’da oradan ansızın ayrılıp Roma’ya gitti. Çok etkilendiği İtalya’da iki yıl geçirdi. İki yıllık İtalya seyahati sonrası:” O zengin mimarisiyle biçimli İtalya’dan, biçimsiz Almanya’ya dönmüştüm; sonsuz maviliklerin yerine, kapalı, karanlık gökler uzanıyordu üzerimde. Dostlarım beni yanlarına çekecek, avutacakları yerde, beni üzüyor, ne yapacağımı bilemez hale getiriyorlardı. Uzaktaki en önemsiz bir şeyden hayranlıkla konuşsam ya da elimden ve gözümden kaçırdıklarımdan dert yansam, bunu kendilerine hakaret diye alıyor, gocunuyorlardı. Hiçbiri duygularımı paylaşmaya yanaşmıyor, hiçbiri benim konuştuğum dili anlamıyordu.(2)” diyerek, duygularını dile getiriyordu.
1788’de yine Weimar’a döndü. Christiane Vulpius’la evlendi, bir oğlu dünyaya geldi. 1794’de Schiller’le tanıştı, dost oldular. 1805’te Schiller’in ölmesiyle, Goethe’nin sanat yaşamında bir dönem son buldu. Bundan sonraki yapıtları gerek dil, gerekse biçem açısından farklı oldu.
Türkçeye çevrilen bazı yapıtları şunlar: İtalya Seyahati, Faust (I,II), Genç Werther’in Acıları, Ormanda Bir Mahkeme, Seçme Mektuplar, Seçme Şiirler.



Goethe’nin Evrenselliği
Entelektüel: Bilim, teknik ve kültürün değişik dallarında özel öğrenim görmüş kişi, aydın. Bu bağlamda Goethe’nin yaşamına baktığımızda, bu tanım adeta Goethe’yi anlatmak için yapılmış sanki. Goethe’nin yaşamını derinlemesine inceleyen edebiyat tarihçileri, yapıtlarıyla olduğu kadar, Goethe’nin seksen üç yıllık uzun yaşamının bütününde entelektüel boyutu ve evrensele ulaşmada gösterdiği çabayı saptamışlardır.
Sözlüğe göre evrensel: Dünya ölçüsünde, dünya çapında; Prof.Gürsel Aytaç’a göre ise: Evrensel, dünya ölçüsünde olana, yani zaman ve mekân kavramlarını aşan değerlere verilen bir sıfattır.
Bir insan aldığı eğitimle entelektüel olabilir; ancak, bir insanın evrensel boyutta yapıtlar üreterek evrenselleşebilmesi için Goethe gibi hayatı boyunca kendini sürekli yetiştirmesi, hayatı çok çeşitli yanlarıyla dolu dolu yaşaması gerekir. Fransız-Alman savaşı sırasında Rusya, Müslüman Türk asıllı askerleri Almanya’ya destek amacıyla göndermişti. Goethe bu askerlerle Weimar’da dostluk kurmuş
ve İslamiyete olan ilgisini bilgi ve yaşantılarla zenginleştirmiştir. 23 yaşında yazdığı Mahomets Gesang adlı şiirinin ardından WestÖstlicher Diwan’ın yazarı olarak “kendisinin bir Müslüman olduğu zannını” reddetmediğini söylemesi ilginçtir.
Öte yandan Almanya’nın Fransızlar tarafından işgali karşısında, halkın coşkulu milliyetçi savaşkan havasına katılmadığı gibi savaş ve kahramanlık şiirleri de yazmamış, ayrıca oğlu August’u savaşmaya göndermemiştir. Goethe’ye göre:”Milli kin en alt kültür basamağına özgü olup, bir başka kültür basamağında bu duygu silinip yok olur.”
Politika ve realizmin her güzel edebiyatı ve sanatı öldürdüğüne inanan Goethe’ye göre :”Sanatın en yüksek amacı güzelliktir ve en son etkisi de zarafet duygusudur.” Sanatta biçim-konu-içerik ilişkisi onun üzerinde fazlasıyla durduğu bir noktadır. Ona göre, konudan ve biçimden zevk almak, okuyucunun kültür düzeyiyle ilgilidir. “Konuyu herkes önünde hazır görür, özünü ise ancak ona bir şeyler katabilen bulur. Biçimse, çoğunluk için bir sırdır.”der. Biçem, gerçek bir metodun sonucu,bireyi, türün ulaştırabileceği en yüksek noktaya yükseltiyor, bu yüzden de tüm büyük sanatçılar en iyi yapıtlarında birbirlerine yaklaşıyorlar. Böylece sanatın en yüksek düzeyinde usta sanatçılar arasında bir yakınlaşma keşfeden Goethe “Weltliteratür”(dünya edebiyatı) kavramına ulaşır. Bugün “klasik” terimiyle ifade ettiğimiz evrensel edebiyat işte Goethe’nin ‘Weltliteratür’ kavramıyla ortaya çıkmıştır. Bu konudaki düşünceleri şöyledir:”Tekrar edelim ki, milletlerin aynı biçimde düşünmeleri gerektiğinden söz edilemez; yalnız onlar birbirinden haberdar olmalı, birbirini anlamalı ve karşılıklı birbirlerini sevmek istemeseler de hiç olmazsa birbirlerine katlanmayı öğrenmelidirler.”
Edebiyatın dünya barışına katkısı konusunda bu insancıl inanç yabana atılacak bir şey değildir.19.yy.ın ilk yarısında dünya edebiyatı düşüncesini öne sürüp bunu uluslar arası anlaşma, birbirini tanıyıp, hoşgörü kazanmada yardımcı görmek Goethe’nin evrensel boyutlarının bir dayanağıdır. Onun dünya edebiyatından umduğu bir başka yarar da sanat düzeyinin yükseltilmesidir.
Goethe’nin üzerinde durduğu diğer bir konu da, karşılaştırmalı edebiyattır. Bunu:”Her edebiyat, eğer yabancı katkısıyla yeniden tazelenmezse, eninde sonunda kendi içerisinde tükenir.”diye açıklar. Yabancı gözüyle değerlendirilmenin her edebiyat için yapıcı olduğunu, dünya edebiyatının bunu sağlayabileceğini düşünür.
Ona göre evrensel şair:”Şair, insan ve yurttaş olarak yurdunu sevecektir, ama onun şairlik güçlerinin ve şairlik etkinliğinin yurdu iyilik, asalet ve güzelliktir ki, belli bir bölge ve belli bir ülkeye bağlı değildir ve şair onları nerede bulursa orada kucaklar. Bu konuda o, özgür bakışlarla ülkeler üzerinde uçan bir kartala benzer, üzerine atılacağı tavşan Prusya’da mı, Saksonya’da mı koşuyormuş, onun için ne fark eder.”



Goethe Nasıl Bir İnsandı?
Goethe kendini şöyle anlatır:”Yeryüzündeki en büyük dahi (Genie) bile yalnız kendinden vermekle bir şey yaratamaz! En büyük dahiye gidin, kendisi için gerekli gereçleri toplamasını önleyin, yapacağı binayı kurması için şu mermeri ya da şu metali kullanamazsın, deyin; bakın ortaya bir şey çıkıyor mu? Sonra dalgın, kendini uzaktan seyreder gibi bakarak:’Ben, kendi hesabıma, ne yaptım tüm yaşamım boyunca?'’der, '‘Gördüklerimi, duyduklarımı, gözlediklerimi derledim ve kendime mal ettim!.. Yapıtlarım, çeşitli yaratıkların binlercesinin besinini alarak oluştu: Akıllılardan ve delilerden, aydınlardan ve aptallardan yararlandım. Çok zaman başkalarının ektiklerini biçtim. Benim yapıtım, Goethe imzasını taşıyan ortak bir çalışmanın ürünüdür.”



Goethe:
Kendi yaşamının mimarıdır.
Yaşamında şanstan çok, çalışmanın, emeğin payı olduğuna inanır.
Sabah çalışmaya büyük değer verir. Saat beşle altı arasını en verimli üretkenlik zamanı sayar.
İnsan ona göre Tanrının bir parçası, tanrısal doğayla dopdolu bir temsilcidir; tabiattaki canlılığı, üretkenliği sürdürmesi beklenir.
Etkenlik, üretkenlik yalnızca zihinsel çalışmayla sınırlı değildir.
Hareketsiz, masa başından kalkmayan bilgin tipinden hoşlanmaz.
“Bilmek yetmez, uygulamak da gerek, istemek yetmez, yapmak gerek.”sözüyle uygulamanın önemini anlatır.
Açık hava yürüyüşleri, dağlara tırmanma, paten yapma, dans etme ve yüzmeden çok hoşlanır.
Doğa yürüyüşleri onun için bir bilgi-hikmet kaynağıdır.
Okuyarak öğrendiklerimi gezerek öğrendim.”diyerek, gezinin önemini anlatır.
Ata biner, faytonla yolculuktan hoşlanır.
Eskrim de gençliğinde yaptığı sporlardandır. Ancak düellodan hoşlanmaz.
Dağ tırmanışları, ona “Almanya İmparatorluğunun İlk Dağcısı” unvanını kazandırmıştır.
Avcılıkta ustadır.
Vücut sağlığının ruh sağlığına etkisinden emindir.
İçkisini özenle seçen birisidir.
Yemekli misafir ağırlamaktan çok hoşlanır.
Her şeyin güzel bir yanını keşfetmeyi bilir.
Üzülünce, kederlenince uykuya kaçar.”Uyku benim çok şeyime çaredir.”diyerek, uykunun kıymetini ifade eder.
Çocukları çok sever.
Müzikten tat almak, ömür boyu sürdürdüğü bir özelliktir.
Yaşlılık ise onun yaşamında bir sanat şekline dönüşmüştür.”Bence geçmiş, ilgilerimizin durmadan eklendiği bir servet ve bunun faizini yaşlılıkta almak hoş oluyor.”
Politika ise onun hoşlanmadığı bir iştir.




Kadınlar ve Goethe
Kadınlar hakkındaki ilginç görüşlerini, ‘Goethe Der ki..’ adlı yapıttan ortaya koyalım.
Kadınlar yalnızca birbirleri için süslenir, kendi aralarında süsü artırmaktan bıkmazlar.
Evini derli toplu tutan kadın, kocasının yaptığı her türlü kaçamağı görmemezlikten gelsin; onun geri döneceğinden her zaman emin olabilir.
En mükemmel sayılan kadın, çocuklarına babalarının yokluğunda baba olabilecek kadındır.
Kadınlara karşı davranış, görgünün temelidir.
Kadınlarla şakalaşmaya yeltenmemeli.
Evli kadınlar kendi aralarında birbirlerinden hoşlanmasalar da, aralarında hele genç kızlara karşı sessiz bir dayanışma vardır.
Kadınlar, istedikleri zaman neler yapabileceklerinin bir bilseler!
Kadın öğüdüne uymaktan, bin pişman olanların sonuncusu ben değilim.
Erkekler yaşlanır, kadınlarsa değişir.
Güzel bir kadın, her zaman güzeldir.
Sımsıkı bağlanmak, kadının erdemidir.

Kitapta yazılanlar elbette bunlarla sınırlı değil.
Prof. Gürsel Aytaç, yaptığı derlemeyi 302 konu başlığı altında toplamış. Her sözün hangi yapıttan ve kaynaktan alındığını göstermiş. Ancak konu başlıklarının fihrist halinde verilmeyişi bir eksiklik olarak göze batıyor.
Alman edebiyatının dünya edebiyatına büyük bir armağanı olan dahi Goethe’yi yakından tanımak isteyenler için bu kitap mutlaka edinilmesi gereken bir yapıt. Gerek çevirisi, gerek düzenlemesiyle büyük bir sabır ve emek işi...Gerisi okuyucuya kalmış.


Ömer Akşahan
Kaynaklar: 1.Goethe Derki.., Prof.Dr.Aytaç, Gürsel, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1.baskı, Nisan 2000, 572 sy., İstanbul
2. Goethe, Mektuplar,Milliyet Kitapları, 4.Basım, Temmuz 97, 210 sy., İstanbul, Seçen ve Çeviren; Melahat Togar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder