Bu Blogda Ara

9 Eylül 2010 Perşembe

Aleksandr BLOK




Ve katlanılmayacak hiçbir şey yoktur artık
Sezilmez nasıl akıp gittiği uzun yolların
Parlayıverdiğinde, uzakta bir yerde
Atkının altından bir anlık bakışın
Ve usul bir tasayla çınladığında
Boğuk türküsü arabacının…
 


Aleksandr  BLOK

Rus şair ve oyun yazarı Aleksandr Aleksandroviç Blok 16 Kasım 1880 tarihinde St.Petersburg'da (Rusya) doğdu, 7 Ağustos 1921 tarihinde aynı kentte Petrograd'da (SSCB) yaşamını yitirdi. Akademik ve bohem bir çevrede büyüdü ve yaşadı. St.Petersburg Üniversitesinde önce hukuk sonra tarih ve felsefe öğrenimi gördü. Başta  Fransa ve İtalya olmak üzere birçok kez Avrupa'yı gezdi. Skorbüt ve nevrasteni hastalığına yakalandı. Birinci Dünya Savaşı'nda cephe gerisinde
görev aldı. Rus Devrimi'nden sonra devlet tiyatroları yönetmenliği, Petrograd Şairler Birliği başkanlığı,  Zapiski Mechtatelei (Dreamers' Notes, Hayalperestlerin Tezkeresi) dergisinin editörlüğünü yaptı. Rus Sembolizminin önde gelen temsilcilerindendir.




 
DURGUN YILLARDA GELMİŞ OLANLAR DÜNYAYA
Durgun yıllarda gelmiş olanlar dünyaya
Anımsamazlar geçtikleri yolları;
Biz, Rusya'nın korkunç yıllarının çocukları -
Gücümüz yok hiçbir şeyi unutmaya.
 
Yakıp kavuran, kül eden yıllar !
Çılgınlığın mı, umudun mu kökü gizli sizde?
Savaş günlerinden, özgürlük günlerinden
Kanlı bir parıltı kaldı yüzlerde.
 
Uğultusu tehlike çanlarının
Dilsiz olmaya zorladı bizi.
Uğursuz bir boşluk kapladı
Bir zaman coşkuyla dolu yüreklerimizi.
 
Varsın, üstünde ölüm döşeğimizin
Uçuşsun bir karga sürüsü, bağırışlarla -
Tanrım, seyretsinler âlemini senin
Kimler daha lâyıksa!
 
 
            Aleksandr BLOK
 
            Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU 
 
 
 
GECE. ŞEHİR UYUMUŞ.
 
* * *
 
Gece. Şehir uyumuş.
Kocaman pencerenin ardında
Can çekişen bir adam gibi
Sakin, heybetli.
 
Camın önünde kederli biri
Küsmüş talihine,
Göğsü bağrı açık
Yıldızlarda gözleri.
 
-Yıldızlar, yıldızlar!
-Nedir kederimin sebebi?
 
Yıldızlarda gözleri.
 
-Yıldızlar, yıldızlar!
-Nereden geliyor bu keder?
 
Ve yıldızlar konuşuyor
Anlatıyorlar her şeyi.
 
 
 
        
Aleksandr BLOK
 
Çeviri: Melih Cevdet ANDAY - Erol Güney
MAVİ YAĞMURLUK
Yiğitliği, kahramanlığı, şânı
Bu kahpe dünyada unuturdum ben
Yanlı bir çerçevede ışıdı mı
Yüzün önümdeki masa üstünden.
 
Gün geldi ve sen gidiverdin.
Geceye attın aziz yüzüğünü.
Yazgını bir başkasına verdim,
Unuttum ben o güzel yüzünü.
 
Günler geçti, hep telaş içre,
Hayatımı yıktı şarap ve tutku
Birden hatırladım ben seni ve
Gel dedim, gençliğime çağrıydı bu
 
Çağırdım ama gelmedin nedense,
Çok gözyaşı döktüm, ilgisiz kaldın,
Mavi yağmurluğunu mahzun giyindin de
Yağışlı gecede benden ayrıldın.
 
Bilmem, gururun nereyi tuttu mesken.
Tatlımsın, sevgilimsin, her şeyimsin
Mavi yağmurluğunla düşe daldım ben,
Yağışlı gecede giyip gittiğin
 
Düş kurulmaz, yok artık şefkat ve ün.
Her şey bitti, geldi gençliğin sonu!
Yok artık yalın çerçevede yüzün,
Elimle masadan kaldırdım onu.
 
1908
 
 
        
Aleksandr BLOK
 
Çeviri: Ahmet NECDET - Kanşaubiy MİZİEV
RUSYA
İşte o altın yıllarda olduğu gibi
Aşınmış üç eyer kayışı sallanıyor yine
Ve renk renk üç tekerlek dingili
Dalıp çıkıyor eğri büğrü izlere
 
Rusya, yoksul Rusya!
Kül rengi köy evlerin senin
Ve rüzgârın taşıyıp getirdiği türküler
Gözyaşları gibidir ilk sevgimin
 
Acımak elimden gelmez sana
Ben kendi boğuntumu yaşamaktayım şimdi
Git, istediğin büyücüye
Teslim et haydut güzelliğini!
 
Varsın büyülesin seni ve aldatsın
Yok olmazsın yitip gitmezsin nasıl olsa
O güzel çizgilerin belki
Dumanlanır biraz, kaygıyla
 
Ne çıkar bir kaygı daha eklenmişse
Çağıltılı nehre bir gözyaşı daha damlamış ne çıkar
Sen o'sun yine, ormanlar, tarlalar
Ve kaşlarına kadar nakışlı bir boyun atkısı
 
Ve katlanılmayacak hiçbir şey yoktur artık
Sezilmez nasıl akıp gittiği uzun yolların
Parlayıverdiğinde, uzakta bir yerde
Atkının altından bir anlık bakışın
Ve usul bir tasayla çınladığında
Boğuk türküsü arabacının
 
1908
 
 
 
        
Aleksandr BLOK
 
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
 
 
SANATÇI
Yaz sıcakları da geçer kış fırtınaları da
Geçer şenlikleriniz matemleriniz geçer
Ve ben bastırmak için yüreğimdeki özlemi
Bilinmedik bir türkünün doğmasını beklerim.
 
Geçer şenlikleriniz matemleriniz geçer
Kapmak ve dondurmak ve belirlemek için.
Umudumun katına ucu ucuna seçilen
İnce bir iplik gibi uzanıyor şimdi.
 
Deniz mi uğulduyor? Dallarda şarkı söyleyen
Bir su perisi mi var yoksa zaman mı durdu birden?
Ya mayıstır aylardan, ve elma ağaçlarının çiçeğini
Örten kar dökülüyor? Ya da gizlice bir melek geçti?
 
Sabırlı akışında saat ebediyeti taşır şimdi.
Durmadan genişler aydınlık, sesler ve hareketler.
Coşkuyla dolu geçmiş, geleceği seyreder
Şimdiki zaman ve tüm acımsayışlar çoktan uçup gitti.
 
Ve, yeni ruhla bilinmedik güçlerin
Kendi kendilerini yarattığı son uçta
Melûn bir gökgürültüsüdür kaplar tüm varlığımı:
Yaratıcı düşünceyi zorlayıp devirmekteyim.
 
Soğuk bir kafese kapatır bu doğan küçük kuşu
Çeker giderim işte, bu kuş hürriyet kuşu,
Ölümü bizden uzaklaştırmak isteyen ve sadece
Ruhu kurtarmak özlemiyle durmadan uçan kuş bu.
 
Ve işte kafes: Tunçtan, ağır mı ağır;
Altın kafes duygusunu uyandırır akşam güneşinde.
Ve benim güzel kuşum keyfi geldiğinde,
Bir oraya bir buraya, türkü tutturur.
 
Kuşumun kanadı kesik, türküleri nakarat
Ama pencerenin altında kalakalırsınız işte böyle.
Sevdiniz değil mi türkülerini? Bense yorgun bitik,
Yeni bir kuş bekliyorum yeni bir sıkıntının içinde.
 
1913
 
 
        
Aleksandr BLOK
 
Çeviri: Attila TOKATLI
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder