Bu Blogda Ara

25 Eylül 2010 Cumartesi

CARLOS SAURA 'TANGO'




YAŞAMI VE SANATI:Carlos Saura (d. 4 Ocak 1932) ödüllü İspanyol sinema yönetmeni, senarist, aktör ve yapımcı. Filmlerine de yansıyan Franco karşıtı politik tavrı İspanyol sinemasına yeni bir soluk getirmiştir. 1960'lardan beri sinemada aktif olarak çalışmaktadır. En çok da 1980'lerde çektiği, kurmaca ile gerçek arasında gidip gelen, dansla yaşamın ustalıkla harmanlandığı üç dans filmi ile tanınır. Saura'nın "Flamenco Üçlemesi" adı da verilen bu filmler Kanlı Düğün (Bodas de Sangre) (1981), Carmen (1983) ve Büyülü Aşk'tır (El Amor Brujo) (1986).Carlos Saura 4 Ocak 1932 tarihinde İspanya'nın Aragón bölgesinde Huesca'da dünyaya gelmiştir. Doğduğunda "Carlos Saura Atarés" ismi ile nüfusa kaydedilmişti. Avukat bir baba ve piyanist bir annenin 4 çocuğundan ikincisiydi. Kardeşlerinden Antonio Saura dışavurumcu bir ressam olmuştur, aynı zamanda bir aktördür.
1936 yılında patlayan İspanya İç Savaşı Saura ailesini çok etkilemiştir. Özellikle de küçük Saura'nın ruhunda derin izler bıraktı, savaşla ilgili bölük pörçük dehşet anıları sonraki filmlerine de zaman zaman yansımıştır. Genç saura kısa bir süre endüstri mühendisliği okuduktan sonra 18 yaşında okulunu terkederek profesyonel olarak fotoğrafla ilgilenmeye başladı. Özellikle de dansçıların ve müzisyenlerin fotoğraflarını çekiyordu. Kardeşinin ısrarı ile Madrid'de sinema okuluna gitti. O zamanki adı "Instituto de Investigaciones y Experiencas Cinematográficas" olan okul şimdilerde "Escuela Oficial de Cinematografía" olarak anılmaktadır. Sinema okulundayken İtalyan Yeni Gerçekçiliği'nden büyük ölçüde etkilendi. 1957'de mezun olduğu okulda öğretim üyesi olarak kaldı ve politik nedenlerden dolayı uzaklaştırıldığı 1963 yılına kadar burada dersler verdi.
Kısa metrajlı mezuniyet filminin adı "La Tarde del Domingo" (Pazar Öğleden Sonra) (1957) idi. 1958'de renkli bir belgesel olan "Cuenca" yı çekti. Aynı yıl çektiği ilk konulu filmi "Las Golfos" (Tr: Uçurum) sansürlendi ve 1960'a kadar yasaklı kaldı. Film yoksulluktan kurtulmak için boğa güreşçisi olmaya karar veren sokak serserilerini konu alıyordu. Amatör oyuncuların rol aldığı film aynı zamanda tamamı stüdyo dışında çekilmiş ilk İspanyol filmiydi. Üç yıl sonra ikinci konulu filmi geldi; "Llanto por un Bandido" (Tr: Bir Eşkıyaya Ağıt) (1964). Fransızlarla ortak çekilen film Endülüs'lü ünlü bir haydut hakkındaydı. Saura filme toplumcu açıdan yaklaşıp haydutun yaşantısını derinlemesine irdelemek istiyordu, oysa yapımcılar da filmin bir serüven filmi olmasında ısrar ettiler, iki tarafın istediği de olmadığı gibi yine de sansürlendi ve o haliyle de gişede başarısız oldu.
Saura'nın yeteneğinin ve vizyonunun ilk farkına varan yapımcı Elías Querejeta oldu. Saura'nın çektiği filmlerde onun sanatsal otoritesine müdahele edilmemesi gerektiğini kavramıştı ve "La Caza" (Av) (1965)'dan başlayarak birçok filminin yapımcılığını üstlendi. La Caza, Franco ideolojisinin toplum üzerine olan etkilerini irdeleyen psikolojik gerilim filmiydi. 1960'ların ortalarından itibaren uzun süre birlikte çalışacağı film ekibini oluşturmaya başladı. Bunların arasında kameraman Luis Caudrado, kurgucusu Pablo G. del Amo ve Amerika'lı aktris Geraldine Chaplin de vardı. Geraldine Chaplin'le uzun süre birlikte yaşamış ve ondan bir oğlu da olmuştu. La Caza birçok festivalde ve yarışmada de övgüler aldı, Berlin Film Festivali'nin prestijli ödülü olan Gümüş Ayı'yı kazandı. 1968 yılında "Peppermint Frappé" ile ikinci Gümüş Ayı'yı da kazanacaktı.
Saura'nın Franco rejimine karşı yaptığı eleştiriler başlarda oldukça hafif ve üstü örtülü iken zaman geçtikçe keskinleşmeye başlamıştı, buna karşılık sansür de Saura'nın eserlerini gittikçe daha çok makaslamaya başladı, bu da Saura'nın daha da sertleşmesine yol açtı. Bütün bunlara rağmen filmlerinin uluslararası platformlarda İspanya'yı ve İspanyol sinemasını çok iyi tanıtmasının bir sonucu olarak İspanyol hükümeti Saura'nın film yapmasını hiçbir zaman yasaklamadı ve ona karşı olması gerektiğinden çok daha hoşgörülü oldu.
Franco'nun 1975 yılında ölümüyle İspanya'da ifade özgürlüğünün egemen olduğu yeni bir dönem açıldı. Buna rağmen isyankar ruhlu Saura çocukken yaşadıklarını ve İspanya tarihinin bu kara sayfalarını kafasından söküp atamıyordu. Artık iki tür film yapmaya başladı, eskisi gibi sosyopolitik konuları işleyen filmler ve fazlaca polemik yaratmayan sanat filmleri. Ünlü İspanyol flamenco dansçıları ve aynı zamanda birer koreograf olan Antonio Gades ve Cristina Hoyos'la yaptığı işbirliği ile 1980'lere damgasını vuran 3 dans filmi çekti. Saura'nın "Flamenco Üçlemesi" adı da verilen bu filmler bir Lorca uyarlaması olan Kanlı Düğün (Bodas de Sangre) (1981), Georges Bizet'nin de daha önce operaya uyarlamış olduğu Prosper Mérimée'nin eserinin flamenco uyarlaması Carmen (1983) ve yine bir İspanyol besteci Manuel de Falla'nın ünlü eserinden uyarlanan Büyülü Aşk'tır (El Amor Brujo) (1986).
1995'te Flamenco adlı iddialı belgeselle İspanya'nın ulusal dansının dünyasına tekrar bir dönüş yaptı. Bundan üç yıl sonra da bu kez Arjantin'in ulusal dansını anlatan bir dramatik belgesel olan "Tango" (1998)'yu çekti. Arjantin'in en pahalı filmi olarak ilan edilen Tango'nun çekimlerinde çok özel donanımlar kullanılmıştı ve Saura'nın erken dönem filmlerinden izler taşıyordu.                     TANGO                                                                                                
Yönetmen /Senaryo: Carlos Saura
Türkiye'de Gösterime Giriş Tarihi: 30 Haziran 1999

Filmin Öyküsü: "Buenos Aires, Arjantin’de kurgulanmış olan film; yönetmen Mario Suarez’in zirvede yer alacak bir tango filmi yapma arayışını anlatıyor.
Karısı onu terk ettikten sonra yalnız kalan Mario, hem filmi bir arada tutacak konuları bulmak, hem de müzisyenlerine ve dansçılarına, tangoya aç olan Arjantin halkını tatmin edecek ifade özgürlüğünü vermek zorundadır. Mario, Elena isminde güzel ve yetenekli bir dansçıya âşık olunca işler karışır. Elena, oldukça güçlü ve tehlikeli bir adam olan ve aynı zamanda filme önemli ölçüde yatırım yapan Angelo Larroca’nın sevgilisidir. Mario’nun yaratıcı hayal gücü, Arjantin’in karanlık yıllarını ve politik baskılarını ve “yok oluşları” canlandıracak bir sahne plandığında, yatırımcıları tarafından sorgulanmaya başlar.
Buenos Aires’de yönetmen Mario Suarez, temelinde tarihi olaylar olan bir tango oyununu geliştirmekte ve prova etmektedir. Mario, yakın zamanda onu terk etmiş olan eşi Laura Fuantes’i özlemektedir. Aynı zamanda geçirdiği araba kazasının izlerini silmekle meşguldür. Bacağı halen yaralıdır. Filmin en büyük yatırımcısı Angelo Larroca, sevgilisi Elena’nın filmde oynaması için bir şans ister ve Elena elemeleri geçer, artık filme katılmıştır. Mario ona âşık olur, Elena ise tehlikeli Angelo’dan korkmaktadır…"





   Yönetmenin filmde anlatmak istediği ana tema ve/veya  konunun görsel ifadelendirmesini (ollagorik)simgeselliğe,  çağrışıma dayalı biçimde yapıyor. Saura ve ekibi  Tango dansının ve müziğinini  sağlam koreografilerle    bezeyip  sinemanın görsel kendine özgün diliyle bütünleştirerek güzel bir film yaratmışlar.Yönetmen TANGO filminde aşk'ı,tukku'yu, faşizm'i alışılmadık bir sinema diliyle oldukça başarılı bir şekilde anlatmış.!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder